7 Ekim 2012 Pazar

Mevlana Müzesi’ni daha özenle korumalıyız!

Konya’yı, Türkiye’nin yüzölçümü bakımından en büyük ilidir diye başlayarak tanıtma girişiminde bulunmayacağım. Bilindiği üzere Konya deyince “Mevlana” akla gelmektedir. İl’e ayak basan herkes, ilk tanıma sürecine Mevlana Müzesi ile başlar. Bu gidişimizde biz de öyle yaptık.
Şehrin başka bir ucundan Mevlana Müzesi’ne ulaşmak istiyorsanız, defalarca adres sormak zorunda kalıyorsunuz. Sebebi her neyse şehirde yön levhası sıkıntısı var. En azından biz bu sıkıntıyı çektik. Nihayet Müze’nin olduğu yere yaklaştıkça, aslında yol boyunca, karşılaşılan manzara iç açıcı değil. Mekan, Konya’nın eski yerleşim yerlerinden birinde kalmaya başlamış. Haliyle bir zamanlar Ankara’da Hacı Bayram Veli Türbesi’nin olduğu yer gibi olmuş. Eski sokaklar, eski binalar, dar ve tıkanık yollar, köhneleşmiş ve insanda değişik duygular uyandıran oteller vs vs vs. Ancak iyileşme emareleri de yok değil. Yeni yeni iyileştirme çalışmaları yapılıyor. Değişim hızla ilerliyor. Ve inşallah bir an öncede nefis bir görüntüye ulaşır diye temenni ediyorum.
Mevlana Müzesi için yapılan bahçe oldukça güzel olmuş ve gördüğümüzde müze binası da restore ediliyordu. Aslında müze binası mı demek lazım yoksa Mevlana Hazretlerinin istirahatgahı mı demek lazım? Bence ikincisi… Bahçe kapısından içeriye girince hemen, daha aydınlatıcı bilgiler bekliyordum. Daha önce gittiğim zaman da bulamamıştım, ancak zaman içerisinde belki olur düşüncesindeydim. Türkçe ve İngilizce yazılı küçük bilgilerin dışında hiçbir şey göremedim.
Eğer Mevlana, babası, çocukları ve Şems hakkında bir takım bilgiler okuyarak gitmişseniz, okuduklarınız hakkında bir şeyler görmek istiyorsunuz. Örneğin Dergâhın önündeki havuz hakkında bilgi. Şems ile kapandıkları ve Allah Aşkı’na ulaştıkları oda… Bunların ötesinde, daha Manevi bir hava bekliyordum. Ancak para karşılığında gezilen bir yer haline getirilmesi özentisizliği de beraberinde getirmiş. Kimin huzuruna geldiğini bilmeyen onca insan vardı orada. Hadi yabancılara, uzak mesafelerden ne iyi etmişler de gelmişler diyoruz. Ve ziyarette bulunan bizim insanlarımızın çoğuna göre daha da bilinçli olabilirler.
Ya bizim gençlere ne demeli? Dergahın kapısında elinden sigarayı bırakıp, kül tablası gibi kokarak içeriye giriyorlar. Ha ha hi hi tarzında gülüşmeler hoş durmuyor ey bizim insanlarımız. Resim çektirdiğiniz o eski yazım Kuran-ı Kerimlere saygınız mı yok? Tabi güvenlik görevlilerinin daha titiz olmaları gerekiyor. Çevre temizliği önemli. İnsanların rahat gezmesi önemli. Sıkış tepiş girilen derviş odalarındaki eşyalara zarar verilebilir. Ayrıca Dergahın içindeki Mevlana ve babasına ait hatıralara biraz daha özen gösterilmeli…
Bu arada, eğer giderseniz Konya’ya mutlaka görün Şems’in yattığı yeri. Orada da bulamıyorsunuz detaylı Şems bilgisi. Kuyu neredeydi sahi? Olsun Allah aşıklarını görüp bir feyiz alırız belki. Ne demişti Mevlana Hazretleri: NE OLURSAN OL YİNE DE GEL

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder