14 Haziran 2017 Çarşamba

BAŞÇARŞI (BAŠČARŠIJA)’YI GÖRDÜNÜZ MÜ?


Saraybosna turuna nereden mi başlayalım? Tabiki Başçarşı’dan. Rehberlerin de benim de önerim öncelikle Milyatska Irmağı boyunca yürümek. Irmağın her iki tarafında da Osmanlı döneminden kalan eserler var.

Irmak boyunca yürürken tarihin seyrini değiştiren bir yerle karışılacaksınız. Nehir üzerindeki bir köprü üzerinde Sırp milliyetçisi bir genç, Avusturya Veliahdına suikast düzenlemiş ve bu suikast Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasına neden olmuş. Bu köprü günümüzde Latin Köprüsü adıyla anılıyor.
Latin Köprüsü


Milyatska Irmağı boyunca yürüdükten sonra ileride sağ tarafta, İnat Evi diye bir yer var. Boşnaklar İnat Kuca diyorlar.
İnat Kuca
Tam bunun karşısında 1860’larda bir belediye binası yapılmak isteniyor. Ancak sahibi razı olmuyor. Ne kadar uğraşılsa da razı edilemiyor. Sonunda tam karşıya, evinin aynısından yapılması koşuluyla razı oluyor. Kısaca bundan dolayı bu ismi taşıyormuş.
Viyeçnitsa Kütüphanesi

Tam köşede yer alan bu bina zamanla kütüphane yapılmış ve Viyeçnitsa Kütüphanesi adı verilmiş. Ancak Sırpların insan katliamı, bu kütüphanede kitap katliamına dönüşmüş. Sırp Çetnikler tarafından yapılan saldırılar ile çıkan yangında Bosna’nın hafızasının silindiği söyleniyor. Çünkü yaklaşık 2 milyon eser yakılmış.

Kütüphanenin köşesinden Osmanlı Döneminde kurulan Başçarşı’ya doğru giriş yapabilirsiniz. Çarşı aynen Türkiye’de bulunan çarşılar gibi. Sokaklardan yürürken yabancılık çekilmiyor. Türkiye’den geldiğiniz tahmin edilirse bilindiği kadarıyla Türkçe hitap ediliyor.
Başçarşı Cami

Başçarşı civarında çok sayıda cami var. Bu camilerden birisi 1528 yılında yapılmış Başçarşı Cami. Bir diğer adı ise Hacı Durak Cami. İlk yapılışında ahşap kubbelere sahip olan cami, 1697 yılında bir yangın geçiriyor. Kubbe taş kubbe olarak 1900’lerin ortasında yeniden yapılıyor.
Sebil

Başçarşı caminin hemen yakınında bir Sebil var. 1753 yılında Mehmet Paşa (Kukavica) tarafından yaptırılmış. Tarihin içinden gelerek bizleri karşılıyor. Çarşıdaki esnafların sattıkları ürünlerin birçoğunun Türkiye’den gitmiş. Bunu öğrencince seviniyorum. “Karşılıklı iletişim ve etkileşimle gelecekteki engellere birlikte meydan okumak kadar güzeli olamaz…”

Başçarşı içinde dolaşırken çok fazla Türkçe tabela ile karşılaşıyorsunuz. Bizim gibi soğuk bir dönemde, hele de lapa lapa kar yağışı altında geziniyorsanız, sıcacık çay içecek çok fazla yer var.

Konu yeme içme kısmına geldiyse ve Başçarşı civarında öneri ne denilirse, damak tadımıza uygun seçeneğiniz çok fazla. Bizim tercihimiz Feratoviç oldu. Meşhur Balkan köftesinin tadına bakmanızı şiddetle tavsiye ediyorum.

Başçarşı içinde dolaşmaya devam edelim. Örneğin Ferhadiye Caddesinde börekçisinden bakırcısına kadar birçok alış veriş yerleri var. Lütfen bu çarşıyı dolaşırken hemen sırtını dayadığı yamaçlardan Sırpların yaptıklarını unutmayın. Kendinizi alışverişe kaptırırken yaşanan acılara ortak olmak biz Türklere, Müslümanlara yakışanıdır.

Osmanlı Kültüründe olmazsa olmazlardan bir diğeri Hanlardır. Morica Han’a mutlaka uğrayınız. Handa şuan kafe ve hediyelik eşya satan işletmeler yer alıyor.
Gazi Hüsrev Bezistan

Başçarşı’da İstanbul Kapalıçarşı’nın minyatürü bir çarşı da mevcut. Gazi Hüsrev Bey Bezistanı adını taşıyor. Farklı ürünler sunan, hediyelik satış yapan dükkanlar var. Burasını tavsiye ederim.

Gazi Hüsrev Bey ismi Başçarşı’da hafızanıza adeta kazınacak ve Saray Bosna’dan ayrıldığınızda hiç aklınızdan çıkmayacak. Çünkü Gazi Hüsrev Bey Cami, Medresesi, Bezistanı, Çeşmesi, Şadırvanı, Türbeleri ile tarihe meydan okumaya devam ediyor. Ve en güzel tarafı da hala faal olması.
Gazi Hüsrev Cami

Gazi Hüsrev Bey Cami Saray Bosna’nın en önemli camilerinden birisi. Bosna Sancak Beyliği yapan Gazi Hüsrev bey tarafından 1531 yılında yaptırılmış. Yapanın da İran kökenli bir Osmanlı Mimarı olduğu tahmin ediliyor. Evliya Çelebinin notlarında bu caminin gece gündüz dolu olduğu, vakıflar tarafından kışın soğuk havalarda cemaat rahat abdest alsın diye büyük kazanlarda sular kaynatıldığı yer alıyormuş. Hatta öğrendiğimiz kadarıyla o dönemler hamamından çıkan sıcak suyun, caminin altından su kanallarından geçtiği, bunun da caminin ısınmasına yardım ettiği şeklinde.
Gazi Hüsrev Cami Şadırvanı

Mutlaka Gazi Hüsrev Bey camisini geziniz. Biz camiyi görmek istediğimizde, görevli ile biraz sohbet ettik. Cüzdanından çıkardığı bazı resimleri bize göstermeye başladı. Babasının, dedesinin İstanbul’a nasıl gittiğini anlatmaya çalışıyordu. Daha sonra çocuklarının resimlerini gösterdi. İsimlerinden bahsetti. Ve biz Türkleri güzel yâd etti.

Biz camiyi ziyaret ederken Medrese öğrencilerinin mezuniyet çalışması yaptıklarına şahit olduk. Boşnakça ilahiler ve dualarla hazırlanan merasim sırasında Yüce Allah’ın isminin zikredilmesi, Peygamber efendimizden şefaat beklenilmesini duyunca ecdadımla tekrar tekrar gururlar yaşadım.
Cami avlusunda türbe

Caminin dış duvarında iki tane çeşme var. Günümüzde anlatılanlara göre sağ taraftaki çeşmeden su içenin Bosna’dan evlendiği, sol taraftakinden içenin ise Saray Bosna’da kaldığı söyleniyor. Rivayet bu…

Hemen yanı başındaki medreseye giriniz ve Sırpların bombalarının isabet ettiği ve sergilenen parçaları inceleyiniz, video odasındaki kısa filmi izleyiniz…
Saraybosna saat kulesi

Cami girişinin hemen yanında dimdik ayakta duran ancak ne zaman yapıldığı belli olmayan ve Boşnakça Sahat Kula” denilen saat kulesi var. Bu kuleden ilk bahseden kişi ise yine Evliya Çelebi. Ayrıca Gazi Hüsrev Bey Vakfının faaliyetlerine devam ettiğinin de altını çizmek gerekiyor.

Bu bölgeden bahsedilecek o kadar çok şey var ki… Bir diğeri Gazi Hüsrev Bey Bedesteni’nin arkasında kalan Taşlıhan. Burası bir zamanlar içinde camisinin, çeşmesinin, dükkanlarının bulunduğu bir hanmış. Tarihin getirdiği felaketler neticesinde nihayet 1879 yılında yıkılmış. Şimdilerde sadece bir duvarı duruyor ve kalıntılardan ibaret.
Top izi

Başçarşı’nın bitişine geldiğinizde sizi büyük bir katedral karşılıyor. Saraybosna Katedrali ya da İsa’nın Yüce Kalbi de denilen bu yapının hemen yanında Srebzenica Müzesi var. Bu müzeyi gezerseniz, Srebzenica’ya gidemezseniz de kendinizi onların yerine koyarak acılarına ortak olabilirsiniz. Tabi bir de Katedralin önünde Saraybosna’nın gülleri denilen havan toplarının izleri var. Bu izleri yakından tanık olarak patlama sonucu ölen insanları ve çocukları aklınıza getiriniz.

Bir sokak yan tarafta ise halk pazarı var ve bu pazar da maalesef bombalanmış. Bu bölgede iki caddenin birleştiği yerde sonsuz ateş adı verilen bir anıt yer alıyor. II.Dünya Savaşı döneminde Saraybosna’nın kurtuluşu için ölen insanların anısına dikilmiş.
Sonsuz ateş

Ve bloğun son paragrafı olarak sözü TİKA’ya getirmek istiyorum. Aynen Üsküp’de olduğu gibi, Kalkandelen’de olduğu gibi, Ohrid’de örneklerini gördüğümüz gibi, Murad Hüdavendigar’ın Türbesine gösterilen hürmet gibi, Kırgızistan’da yapıldığı gibi bize ait ne varsa Anadolu dışında, TİKA imza atmaya devam ediyor. Ecdad eserlerini ayağa kaldırıyor. Başçarşı’da yakılmış, yıkılmış, harap edilmiş birçok yerin onarılmasının TİKA tarafından yapıldığını anmadan geçmek olmaz.

Evet, Devletimize TİKA gibi bir kurumu oluşturdukları için ve bizden kalanları ayağa kaldırıp faal hala getirdikleri için tekrar tekrar teşekkürlerimi sunarım. TİKA yetkilileri, desteğimiz ve dualarımız daha da fazlasının yapılması yönünde.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder