18 Kasım 2012 Pazar

Laodikya’dan geçmişe bakmak!

Laodikya da neresi demeyin. Laodikya, Denizli’nin tarihin derinlerine açılan kapısıdır. Bu kapıdan içeriye girerken göreceklerimizin bizleri bu kadar heyecanlandıracağını düşünmemiştik. Surların bir kısmı tarihe meydan okurcasına dimdik ayaktaydı. Bir kısmı ise direnememiş yerlerdeydi. Kazı çalışmaları yapanları uzaktan görebiliyorduk. Bir rehbersiz antik bir kent de gezilmezdi ki, hemen rehberimiz de geldi. Kendisinin arkeoloji mezunu ve bu işe gönül vermiş biri olduğunu rehberliğinden öğreniyoruz. Edindiği bilgileri, sıkmadan güzel bir anlatımla, şevkle ziyaretçilere sunuyordu.
Bu yazı, yolu belli bir makale olmadığına göre, bu konuda da birkaç yorum yapmak gerekiyor: Laodikya ve onlarca, yüzlerce antik kent toprak altında yatarken, bizler otel odalarına hapsettiğimiz turistlerden medet bekliyoruz. Bize rehberlik yapan genç, bir arkeoloji mezunu, işsizliğini ancak Denizli Belediyesi’ne sığınarak giderebilmiş. Keşke Denizli Belediyesi’nde olduğu gibi diğer belediyelerimiz de arkeologlara iş sunsa, önemli kazı projelerine el atsalar. Görmek isteyen Denizli’ye-Laodikya’ya gider ve demek istediğimi anlar.
Gelelim Anadolu tarihinin sadece küçük bir kısmını oluşturan Laodikya şehrine. Bugünkü Denizli şehrinin yaklaşık 6-7 km kuzeyinde yer alıyor. Rehberimizin bize anlattıkları arasından öğrendiğimize göre, bu şehir M.Ö. 260 yıllarında kurulmuş. Kurucusu ise II. Antiokhos. Şehrin ismi ise Antiokhos'un hanımı Laodike’den geliyor.
Suriye Caddesi
 Bu antik kentin nasıl ortaya çıkarıldığını merek ediyoruz ve soruyoruz. Toprak altının, bir nevi röntgenini geliştirilmiş cihazlar vasıtasıyla çekmişler. Bu güzel etkileyici şehri tespit etmişler. Tarihin zorlu krallarının onca akınına göğüs geren bu şehir, M.S.60 yıllarında şiddetli bir depremle yerle bir olmuş. Şehir başka bir alana göç etmek zorunda kalmış. Günümüzle kıyaslandığında Laodikya’da neredeyse yok yok. Örneğin toprak altından çıkarılan bir cadde var. Cadde üzerindeki taşlara, zamanının arabalarının bıraktığı izleri gösteriyor rehber. Caddenin adı ise Suriye Caddesi.
Kanalizasyon

Sıkı durun bu sokağın altında ne var biliyor musunuz? Günümüzdeki adıyla ve hala modern dünya dediğimiz günümüzde şehirlerimizde başaramadığımız kanalizasyon. Resimde de gördüğünüz gibi hala sapa sağlam ve ayakta. Ve dar bir kanal da değil…

Cadde boyunca kaldırılan sütunlar güzelliği perçinliyor. Sonra şehrin bir kısmında o zamanlar yeşiller adı verilen bir grubun kullandığı alan var. Günümüzde sebil diye bilinen ancak o zamanlar birisi adına yaptırılması onur olan bir çeşme de bulunuyor. Hatta yaptıran, başının koparılmasını bu vesileyle önlüyor. Suriye Caddesi’nin etrafında iş yerleri varmış. Yani bugünün mağazaları, dükkânları, marketleri. Peki alış verişin olmadığı zamanlar da esnaf ne yaparmış? Günümüzde tavla oynayan yok mu? İşte resim, o zamanın tavlasını gösteriyor.

Şehrin bir kısmının kalıntısı M.Ö.5 bin yılına giderken, bir kısmı ise 7 bin yılına kadar gidiyormuş. Demek ki kalıntıların dili bunları söylüyor. Şehirde iki tane tiyatro yeri var. Birisinin tarihi daha eski. Bunlardan birisi 15 bin kişilik, diğer 20 bin. Unutmayın her dönem elit tabaka vardır. O dönemde de tiyatrolarda oturan asillerin yerleri zamanına göre daha konforlu. Antalya’da veya bir başka yerde günümüzde böyle bir amfi tiyatromuz var mı dersiniz?

Şehrin altındaki sığınakta bulunan bir sütun
Stadyuma ne dersiniz? At yarışlarının veya adını bilmediğimiz diğer birçok spor aktivitesinin yapıldığı yer. Şehrin altında da bir şeyler varmış. Üzerinde camdan bir seyir alanı yaptıkları yerin altına baktığımızda, ilginç şeyler görülüyor o döneme ait. Resim yapılmış sütunlar, hala kaldırılmayı bekliyor.

Peki bu şehirde ibadethane yok mu dersiniz? Olmaz olur mu? Büyük bir kilisenin varlığı da tespit edilmiş. Kazı çalışmaları devam ediyormuş. Hatta anlatıldığına göre o dönem Hıristiyanlar için önemli bir merkez durumundaymış.

Gördüklerimiz zaman darlığından kısıtlı kaldı. Kaldı kalmasına da şehir tam olarak daha ortaya çıkarılmamış. Bu hızla gidersek çook uzun yıllar sürer diye ses duyuyoruz. Yavaş gitmiyor ancak çok hızlı da değil. Hiç çalışılmayan yerlere nispet edercesine Denizli Belediyesi bu işi paraya çevirme derdinde. Bunları bize bir tatil gününde kazı alanında çalışırken bulduğumuz Kazı Başkanı Prof. Dr. Celal Şimşek söylüyor. Diyor ki:

“Laodikya Efes’ten sonra bölgenin en büyük antik kentidir. Yaklaşık 100 bin kişinin yaşadığını tahmin ediyoruz. Laodikya kazılarında inanç turizmi için büyük önem taşıyan ve İncil’de adı geçen yedi kutsal kiliseden biri olan Kutsal Haç Kilisesi’ni ortaya çıkardık. Bu antik kent zamanla çok fazla ziyaretçi çekecek. Yapılacak tur anlaşmalarıyla buraya yaklaşık 2 milyon turistin getirilmesi planlanıyor. Yani gelecek gelir buranın kazı masraflarını karşılayacak.”

Ne diyelim, darısı toprak altında duran, yarısı toprak altında kalan, kazı çalışmaları bitirilememiş diğer antik kentlerin başına olsun. Diğer belediyeler de Denizli Belediyesi gibi geleceğe yönelik, tarihe ışık tutacak çalışmalara imza atabilsin.

Anadolu çok medeniyetin doğduğu ve battığı yer olduğuna göre, bizler bu mirasa sahip çıkabilmeliyiz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder