28 Nisan 2013 Pazar

BÜYÜKŞEHİRDE YAŞAMA KÜLTÜRÜNÜ KAZANMALIYIZ…


Büyükşehirde yaşama kültürü de nedir? Şehirlerde yaşamak için ayrıca bir de kültürünü mü öğreneceğiz?
Bu soruların cevaplarını bulmak hem çok zor, hem de aslında yanı başımızda. Yanı başımızda derken neyi kastediyorum, aşağıdaki örnekler içerisinde bulabilirsiniz.
Güzelim narenciye bahçelerini, zeytin ağaçlarını veya sera alanlarını tarumar edip apartman denilen beton yığınlarını dikmekle kazanılmıyor, kültür denilen şey. Dikilen apartmanların aralarındaki sokakların cölpeklerini, taşlarını, otlarını, çöplerini bir kenara bırakalım. Buralar ortak kullanımda, kimse dikkat etmiyor diyelim. Ya kaldığımız dairenin balkonu? Gecenin bir yarısına kadar yüksek konuşma ve taşların sesleri sessizliği bozuyorsa ne olacak? Yani yaz geliyor gece yarılarına kadar okey oynayanlar, kimseyi rahatsız etmeyin demek istiyorum. Rahatsızlık vermemek bir kültür meselesi değil mi?
Ya bahar aylarıyla beraber balkonlarda izlenen maçlar ve tezahüratlar! Ve ardından birkaç el silah sesi! Lütfen bunları da yapmayın, kültürden geçtik katil bile olabilirsiniz. Bir de şu örneğe bakın:
Diyelimki akşamüzeri işinizden evinize dönüyorsunuz, araba ile binanızın otoparkına girmek istiyorsunuz, ancak nafile… Tam giriş kısmına başka biri park etmiş. Etrafa bakınıyorsunuz, kimseler yok, soruyorsunuz ama muhatap hala yok. Belki birine konuk olmuştur deyip, birkaç kez kornoya basıyorsunuz, yine yok. Sonra Trafik Denetlemeyi arıyorsunuz, bilgileri verdikten sonra 4-5 kez daha arıyorsunuz, 1 saat sonra geliyorlar. Bu arada yanlış parkçı aracın sahibi ise tam 40 dakika sonra geliyor. Gelir gelmez de arabasına binip kontağa basıyor…
Dur, etme, gitme, böyle olur mu, nereye diyorsunuz, ancak hiç yapmazdım deyip vitese takıyor. Hem de orta yaşın üzerinde bir amca…
Hastaneye girmişmiş, ya o binadan başkası da gidecek olsaydı! Olmadı ama diye cevap veriyor? ANLAYIŞ NEREDE, KÜLTÜR NEREDE, SAYGI NEREDE? İnat ediyorsunuz, bir saate gelen polis ekibini bekletiyorsunuz, onlarda psikolojisi bozulan psikoloğa gitsin diyor. Ceza kesme yok, bu böyle olmaz demek yok…
Bu olay yaşanırken o taşıtın sahibi yan binadaki muhtarı tavuk kümeslerinin yanından çağırmıştı. O kadar gürültüye çıkıp gelmeyen muhtar gelmişti her nedense! Peki, tavuk kümeslerinden bahsedince, köy ya da kasaba mı sandınız anlatılan yeri?
Hayır, hayır, Antalya merkezde burası. Bayındır Mahallesi’nde…
 
Kuş gribi vakalarının yaşandığı zamanlarda devlet yetkilileri bütün tavukları imha ederken, insanların gözlerinin içine sokarcasına tavuk kümesleri vardı apartman bahçesinde. Sonra duyarlı vatandaşlar şikayet etmiş olmalı ki bu kümesler Orman Müdürlüğü’nün eski lojmanlarının bahçesine gitti. Ama hala devam… Vatandaşa değil, tavuklara, dövüşçü horozlara hizmete devam… Muhtarlık hanıma emanet… Büyükşehirde yaşama kültürü bu mudur?
Olay kişisel değil… Derdimiz gerçekten yazının başlığı… Yol kenarına park etmiş araçların yanına yapılan parktan dolayı, diğer taşıtın çıkamamasına ne demeli? Ya yaya öncelikli şehir dememize rağmen, hala yayalara yol verilmemesi ne âlemde? Ya toplu taşıma araçlarının yeşil ışıkta yolcu alması?
Sahi çöp kutuları ne olacak? Dolmuş, taşmış, kokular yaymış bu kutular büyükşehirlere yakışıyor mu?
Büyük alış-veriş merkezleri büyükşehirlerin güzelliği gibi olsa da trafiği mahveden giriş-çıkışları yakışıyor mu? Bakın bu yazıda var: http://www.netgazete.com.tr/yazar/yasadigimiz-sehre-karsi-duyarli-olalim-362.html
Evet, büyükşehirde yaşama kültürünü hep beraber kazanmalıyız ve buna göre yaşamalıyız. Kalabalık yerlerde saygı daha gerekli bir değer oluyor.
Bunları kazanmak düşünmekten geçiyor elbette. Düşünebilmek de okumaktan. Okumayla kazanılacak bilgiler düşünme şeklimizi değiştirecektir. Ancak madem bunları gerektiğince başaramıyoruz, bu durumda bazı eğitim çalışmaları yapılmalıdır. Örneğin yukarıda bahsedilen konular veya daha niceleriyle ilgili yerel ve ulusal kanallarda eğitici programlar yapılmalıdır. Gazeteler, internet siteleri bu konulara ağırlık vermelidir.
Yazın balkonda gece yarısından sonra okey oynanmaması, yayalara öncelik verilmesi, sokaklarda yüksek sesle müzik çalan araçlara ödün verilmemesi gibi vakıalarla işe başlanabilir…
Aslında her daim Müslümanız deriz. Gerçekten dinimiz saygı kültürü konusunda bize ne öneriyor, biliyor muyuz?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder