18 Kasım 2015 Çarşamba

ISSIK GÖL KİMBİLİR NELERE ŞAHİTLİK ETTİ?

  
  Bir göl düşünelim ki tarihe şahitlikleri olsun. Hem de Türk tarihine. İfade bu şekilde olunca, akla doğrudan şu sorunun gelmesine vesile olmak da bir hedeftir. “Türk tarihine şahitlik eden sadece bir göl mü?” Bunun cevabı da elbette hayır…
    O zaman tekrar başa alalım ve daha önce yazmaya çalıştığım Kırgızistan hatıralarına geri dönelim. Kırgızistan’a yolunuz düşerse ki düşürmeye çalışın, mutlaka Issık Göl’e uğrayınız.   
    Issık kelimesi Kırgızca’da ılık anlamına gelir. Günümüzde “göl” kelimesi “köl” veya “kul” kelimelerine karşılık gelmektedir.
    Kırgız Türkçesi ile “Ысык-Көл,” (Isık-Köl) olarak bilinir. Çevresindeki dağların zirveleri karla kaplı olmasına rağmen hiç donmadığı için bu ismi taşımaktadır.  
    Bu blog makalesi belki tarih notlarından oluşturulmayacak, lakin Issık Göl denilince tarihe de bir göz atmak, bilmediklerimizi çok genel anlamda da olsa gözden geçirmek gerekmez mi? Tarih derslerinde hep Issık Göl denilmiş, ancak bir kare resmini bile görememiş birisi olarak bu satırları yazıyorum. Bu arada, eğer ata yurtlarını dünya gözüyle göreyim diye düşünceniz varsa, bilgilerinizi mutlaka ön incelemeye tabi tutun…
    Tarihçi S. Gömeç bir eserinde “Issık Köl çevresi, Ala- Tag, İli Vadisi, Çu-Talas arası, Kuz-Orda ve Taraz havalisinden ibarettir. Bu bölge tarihin en eski devirlerinden beri Türklerin yurdudur.” diyor.
    Başka bir kaynağa göre Göktürk Devleti’nin yıkılması üzerine bağımsız hale gelen Türgişler, Talas, Çu ve İdil nehri ile Issık Gölü dolaylarında yaşamışlar.
    Bir diğer eserde Türgişler, Issık Gölü civarının yerleşik On-Ok kabilelerinden biridir. Gerek Hun, gerek Göktürk devletlerinin kurulduğu dönemlerde bulundukları coğrafyada var olmuş, varlıklarını yüzlerce yıl bu bölgede sürdürmüşlerdir.
    Başka kaynakta ise “Her şeye rağmen Çiğillerin, Karahanlılar devrinde bugünkü Kırgızistan sınırları içinde bulunan Isık Göl/Issık Göl’ün çevresinde, özellikle güney ve güneybatısında, Tarāz, Barsgan, Kaşgar havalilerinde ve Maveraünnehir’de adlarından bahsettirdikleri görülmektedir. Çiğiller bu topraklarda Göktürkler çağından beri yaşamışlardır.”
    Issık Göl’ün tarihi şahitliklerinin bir kısmı arkeologlara göre suların dibinde duruyor. Gölün altında 2500 yıllık bir uygarlığın kalıntılarının bulunduğu düşünülüyor. Arkeologlara göre bu kalıntılar, çok büyük ve zengin bir şehrin varlığına işaret imiş. 500 metre uzunluğunda duvarlar, ok uçları, bronz kaplar, paralar, hançerler, küçük baltalar araştırmalarda bulunanlar arasında. Arkeologların yanında tarihçilere de kulak verildiğinde, Timur’un bir zamanlar buralarda bulunan ama esrarengiz şekilde kaybolan sarayını arıyorlarmış.
Bu topraklar hem tarihçilerin, hem arkeologların, hem sanat tarihçilerinin ve hem de ilgili diğer bilim dalları ile uğraşanlar için bilinmezlerinin ortaya çıkarılmasını bekliyor.  
ISSIK GÖL NEREDE VE NASIL BİR GÖLDÜR? 
    Hakkında yaptığım küçük araştırmalar neticesinde Issık Göl’ün dünyaca ünlü kalemlere esin kaynağı da olmuş bir krater gölü olduğunu, bu açından da dünyanın en büyüğü durumunda bulunduğunu öğrendim. Kırgızistan’ın doğusunda bulunan ve Küngöy ve Teskey Aladağları arasında yer alan bu gölün denizden yüksekliği ise yaklaşık 1600 metre.
 
    Issık Kul’a bakıldığında uzunluk doğu-batı yönünde ve yaklaşık 182 kilometre. Genişlik ise Kuzey-Güney istikametinde 60 kilometre olup, derinlik ortalama olarak 300 metre olmasına rağmen, en derin yeri 668 metredir.
    Issık Göl’ü küçük dereler, eriyen kar suları ve yeraltından gelen soğuk ve sıcak kaynak suları besler. Ancak bu gölü boşaltan bir akarsu yoktur. Suyu biraz tuzlu olduğundan deniz özlemi çekenlere ve bu imkanı yakalamayacak olanlar için bulunmaz fırsattır.
    Kırgızistan’ın önemli turizm yörelerinden birisi olan Issık Köl’ün kuzey kısmında oteller, pansiyonlar yer alır. Sovyetler Birliği döneminde yöneticilerin tercih ettiği turizm yerlerinden birisi olmasına rağmen, bu devlet yıkılınca bölge zor zamanlar geçirmiş. Issık sadece son on yıllarda değil tarihte de dinlenme merkezi özelliğindeymiş. Örneğin Karahanlılar gibi Türk Kağanlıkları'nın da dinlenme merkezi hüviyetindeymiş.
    Mayıs ayının ilk haftasında yaptığımız gezide elbette Issık Göl’ün kıyılarına, kumsalına ayaklarımızı bastık. Ayaklarınızda hissettikleriniz tıpkı Akdeniz’in kumu gibi. Gümüş renginde parlayan göl suyu, güneş batıya göç edip ışınlarını gün batımında suların üzerine bıraktığında, büyüleyici bir görüntü ortaya çıkıyor. Şair ruhlu yazarlar ise Kış mevsiminin güzelliğinin bastıran sisin kattığı şiirsellikte olduğunu kaleme almışlar. Mayısın başlarında ayağımızı daldırdığımız göl suyunun serinliği yaşamaya değer. 
 
    Tarihini ve coğrafyasını merak ettiğim bu göle varmak için yola düşerken, küçüklü büyüklü yerleşim yerlerini geride bırakıyoruz. Emeğini alın teri ile kazanan köylüler tıpkı Anadolu topraklarının garip insanları gibi. Atlar, inekler, keçiler, koyunlar, küçük Kırgız Türkü çocuklarının yaptıkları çobanlıklara şahit oluyoruz.
    Asfalt yolların bozuk olduğunu, sıcak asfalttan yapılmış ve çift şerit halde bulunan yolların ise Çinliler tarafından ticaret için yapıldığını öğrenince, Türkiyemizin çok daha güçlü şekilde oralarla daha çok ilgilenmesi gerektiği apaçık ortaya çıkıyor.
    Yemyeşil mera alanlarında ise yeteri kadar hayvancılığın yapılamadığını görünce üzülmemek elde değil. Zaman zaman karayolu ile paralel seyreden demiryolu üzerindeki siyah dumanlarını çıkaran yolcu ve yük trenlerinin eskiliği ize göze çarpıyor. Ve Yine Türkiye…
    Yolculuğumuzda dikkat çekici yerleşim yerlerinden birisi “Balıkçı” şehri. Buraya geldiğinizi yol boyunca balıklarını ipe dizmiş ve kurutmuş satıcılardan anlayabilirsiniz. İster taze isterse kurumuş alabalık satın alabilirsiniz. Ya da bizim gibi sadece resimlersiniz…

    Balıkçı’dan sonra Sarıkamış köyünü geçip Toruaygır Köyü’ne ulaştık. Ancak bu Köy’ün kuzey yönünde 18. asra ait bir mezarlık olduğunu öğrendik. Biz zaman sıkıntısı nedeniyle gidemedik. Fırsatı olan gitmeli. Bu mezarlıklar da tarihin şahitlerinden, kim bilir kimlere ev sahipliği yapıyorlar.
    Toruaygır Köyü’nden sonra Çırpıkçı, Koş-Köl, Tamçı köylerini geçtik. Yol boyunca trafikte sakinlik vardı. Bizden esintilerin olduğu köylerin kimisini yakından görürken kimisini de uzaktan izleyerek yolumuza devam etmeyi tercih ettik.
    Koş Köl ve Tamçı köylerinde turizm işletmeleri bulunuyor. Pansiyon, motel, oteller Yaz mevsimi hazırlığı içinde oldukları belli oluyor. İlerleyen yol boyunca Çok-Tal ve Örnök köylerini de gördük.
    Gitmeden önce karıştırdığım tarih notlarında Issık Göl ile Çon Kemin arasındaki Küngöy Ala Dağın Issık Göl tarafındaki eteklerinde çok eski devirlere ait taş üstündeki resimlerin olduğunu işin erbapları not düşmüşler.
    Örnök’ten sonra Çon-Sarı Oy, Sarı Oy, Kara Oy köyleri geçilip Çolpon Ata’ya vardık. Bişkek’in 240 kilometre doğusunda bulunan Çolpan Ata veya Çolpon Ata, Karakol şehrinin 135 km batısındadır. Burası Issık Göl'ün kuzey kıyısında konumlanan ve IssıkGöl şehrinin idari merkezidir. Bir turizm şehridir.

    Çolpan Ata için güzel bir türbe yapısı inşa edilmiş. Düğün, nişan merasimleri yapanlar bizim de şahit olduğumuz gibi mutlaka buraya gelip hatıra resmi çektiriyorlar. Bu şehrin, bu ismi almasına vesile olan bir de hikayesi var. Neden Çolpon Ata ismi verilmiş, bu türbe kim için yapılmış?
    Bugünkü Çolpon Ata şehrinin olduğu yerde eskiden fakir bir çoban yaşarmış. O karısı ile zengin bir beyin koyunlarına bakarmış. Onların uzun zaman çocukları olmamış. İhtiyarlayınca sadece bir kızları dünyaya gelmiş. Bu kıza ilk yıldız Çolpon Yıldız gibi güzel olsun diye “Çolpon” ismi vermişler. Kız gerçekten çok güzel ve zeki birisi olarak büyümüş. Kız büyüyünce annesi hastalıktan ölmüş. Çolpon’un güzelliği hakkındaki söylenenler o yerin beyinin kulağına kadar ulaşmış. Bu bey kızı istemek için adamlarını göndermiş. Hayatı boyunca fakir olarak yaşamış çoban, kızının daha iyi bir yaşam sürmesi için vermeyi kabul etmiş. Kız babasını bu düşüncesinden vazgeçirmeye çalışmış. Ama babası bu fikrinden geriye dönmemiş. Kız o beyin olduğu yere gitmeden önce bu şehrin topraklarıyla vedalaşmak istediğini söylemiş ve yüksek dağlara doğru çıkmış. Dağlara, taşlara kendi durumunu anlatıp, uzun zaman oturup ağlamış. Kız ölmek daha iyi diye çıktığı yüksek dağdan atlamış. Kız aşağıya doğru düşerken bir taşa dönüşmüş. Babası Çolpon’u akşama kadar evinin yanında beklemiş. Kızı geri dönmeyince onu aramak için dağlara tırmanmaya başlamış. Çoban dağda kızının bir taşa dönüşmüş halde bulmuş. Eşinden sonra kızını da kaybettiğini anlayan çoban taşın yanında ağlamaya başlamış. Hayatının devam etmesi konusunda bir mana bulamayan çoban da dağdan aşağı atlamış. Düşerken çoban da kızı gibi taşa dönüşmüş.
    Çolpon Ata şehri bu kız ve babasından geliyor. Bahsi geçen taşın dağın zirvesinde olduğu söylense de biz gidemedik. Gitme şansı bulanlar şanslı kişiler olacaklardır.

    Burada önemli bulduğum bir konunun altını çizmeden geçmek istemiyorum. Çolpon Ata anıtının yanında tanıtıcı yazılar konulmuş. Bu yazılar Kiril alfabesi ile yazıldığından bizler okuyup anlayamıyoruz. Latin alfabesi ile yazılmış olsa idi eminim ki sadece bakmak ya da ne yazıldığını öğrenmek için kaynak karıştırmaya gerek kalmazdı.  Önemli nokta da burası: Kırgızistan da dahil Türk dünyası Latin alfabesi kullanırken, Sovyetlerin bu ülkeleri Kiril alfabesine geçirmesi bu yüzden. Anlaşamayalım diye. Bu engellerin aşılması gerektiği de aşikar.
    Issık Göl’ün çevresini fazla zamana sahip olanların yol boyunca giderek dolaşmaları mümkün. Issık Göl Bölgesinin idari merkezi Karakol şehridir. Bu bölgedeki yerleşim yerleri özetlemek gerekirse şöyledir:
-Koşkol (Isık Gölünün kuzey kıyısında bir köy)
-Tamçı (Issık Gölünün kuzey kıyısında bir köy)
-Çolpon-Ata (Isık Gölü kuzey kıyısının gayri resmi merkezidir)
-Karakol (Isık Gölü bölgesinin doğusunda il merkezidir)
-Tüp (Karakol'un liman köyü)
-Barskon (Isık Göl’ün güney kıyısında eski ismi Barsgan olan küçük bir yerleşim yeridir)
    Kırgızistan çok uzaklarda gibi dursa da günümüzde Pegasus ve THY yolu kısaltmış durumda. Avrupa ya da çok ünlü adalara yaz tatili için gidenler atalarının topraklarını hiç mi merak etmezler?
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder