18 Mart 2014 Salı

İSTİKLAL MARŞI ve MEHMET AKİF ERSOY’U ANLAMAK


Not: Bu söyleşi Berhan Bıyıkoğlu tarafından gerçekleştirilmiştir.
 
12 Mart gelip çattığında konuşulması gereken en güzel mesele İstiklal Marşımız ve onun yazarı Mehmet Akif Ersoy’dur. Bundan dolayı Dr. Orhan Çeltikçi ile Mehmet Akif’i ve İstiklal Marşımızı konuştuk.  

Berhan Bıyıkoğlu

B.Bıyıkoğlu: Milli Marşımız ve Milli Marşımızın şiirini yazan şairimiz Mehmet Akif Ersoy ile ilgili söyleşimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ediyorum. Bu arada tarih alanında “Milli Mücadele’de Antalya” adlı tezinizle bilim doktoru olduğunuzu öğrendik, bu akademik başarınızı ve unvanınızı da kutluyorum. 

O.Çeltikçi: Ben de teşekkür ederim. Ancak, ben bir edebiyat araştırmacısı değilim. Türk kültürü, kültürün stratejik önemi ve boyutu ile Cumhuriyet tarihi üzerine çalışmalar yaptım ve yapmaktayım. Sorularınıza cevap verebilirsem mutluluk duyarım. İyi dilekleriniz için de çok teşekkür ediyorum. 

B.Bıyıkoğlu: 12 Mart tarihimizde çok önemli bir gündür. 12 Mart 1921 tarihinde İstiklal Marşımız milli marşımızın şiiri olarak kabul edilmiştir. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
 

Dr. Orhan Çeltikçi

O.Çeltikçi: Kuşkusuz lütfettiğiniz gibi bu gün tarihimizde çok önemli. Hatta Mart ayının ikinci haftası demek daha doğu olur belki de. Çünkü 12 Martta İstiklal Marşımız Yüce Meclisimizde alkışlarla kabul ediliyor. 18 Martta da Çanakkale’de bir destan yazıp, boğazlardan düşmana geçit vermeyip geldikleri gibi gönderiyoruz. Bu bakımdan Mart ayı Türk Tarihinde çok önemlidir.
Türkler dünyanın en köklü ve geçmişi en derin milletlerinden biridir. Asya’dan Avrupa’ya, Avrupa’dan Afrika’ya kültürlerini yaymışlar, Dünya Medeniyetinin gelişmesinde çok mühim katkılarda bulunmuşlardır. Bu kadar derin ve o nispette geniş bir hâkimiyet alanına sahip bir milletin muhakkak çok önemli günlerinden birisi de hiç kuşkusuz İstiklal Marşı’nın kabul günü olsa gerek. Bana göre İstiklal Marşı, Çanakkale Savaşları ile farkına vardığımız “Millet olma” şuurunun İstiklal Harbimize yansımasıdır. Bu bağlamda düşündüğümüzde İstiklal Marşı geçmişimizin de geleceğimizin de en önemli şuur miğferidir. Bu milli şiirimizi okuyan, onun içinde kendini bulur. Kendinden kastım; kültür, edebiyat, tarih, ezel, ebed, savaş, barış kutsal… Yani bize lazım olan, yararlı olanların hepsi.  

B.Bıyıkoğlu: Hocam “Millet olma Şuuru” ifadenizi açabilir misiniz?  

O.Çeltikçi: Millet olma şuuru toplumlar için çok önemlidir. Bakınız Osmanlı İmparatorluğu tam 619 yıl dünya tarihine yön vererek yaşadı. 1590’larda Osmanlı devletinin hâkimiyet alanı yaklaşık 20 milyon km kareye dayanmıştır. Demem o ki, Osmanlı Devleti çok geniş bir alana sahip olurken, beraberinde çok uluslu bir yapıya da sahip olmuştur. Ancak, 1789 Fransız İhtilali’nin getirdiği fikri rüzgar beraberinde Osmanlı Devletini de yıkan önemli unsur olmuştur. 1915’te Çanakkale’de savaşırken çok büyük oranda şu andaki vatan coğrafyamızda yaşayanlarımızın ataları ile bu savaşı kazandık. Yani Çanakkale Savaşlarında Anadolu insanı millet olma şuuruna ermiş milli birlik ve beraberlik içerisinde Mustafa Kemal önderliğinde çelikten bir yumruk olarak bağımsızlığına kavuşmuştur.  

B.Bıyıkoğlu: Evet hocam, asıl söyleşi konumuza gelmek istiyorum. İstiklal Marşı deyince ne anlamalıyız?  

O.Çeltikçi: Bence İstiklal Marşı şiiri hakkında konuşmadan önce Şiirin yazarı büyük Şair Mehmet Akif’ten bahsetmek gerekir diye düşünüyorum. Akif Türk Edebiyat tarihinin yetiştirip tarihe armağan ettiği en büyük şairlerimizdendir. Sanatında kullandığı dili, tarihi, kültürü, inancı… Kusursuz bir şair. Bu bakımdan Akif’e yazdıkları ile yaşadığı dönemin duayeni demek daha doğru olur sanırım. Büyük bir ilim, fikir, sanat ve siyaset adamı. Mükemmel ve dosdoğru da bir devlet memuru. Bu yönleri ile gençlerimizin örnek alacağı, kendilerine yol haritası yapabileceği ender insanlardan birisidir.
Kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’in ifadesi olan “Emrolunduğunuz gibi dosdoğru olunuz” ayetine uygun bir hayat yaşamayı kendine düstur edinmiş bir kişidir. Memurluk vazifesi döneminde hiçbir arkadaşına kara leke ya da iftira atmadığı gibi hiç yalan söylememiş bir örnektir. Yine Peygamber efendimizin: “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.” sözüne istinaden haksızlıklar karşısında hiç susmamış adeta göğsünü ve kalemini çelikten bir miğfer, doğruluktan bir mızrap yapmıştır. Öyle ki bir şiirinde:
Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem.
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.
Üç buçuk soysuzun ardından kalkıp zağarlık yapamam.
Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam.
Ayrıca Akif’i iyi anlatmak lazım. Akif’in adı İstiklal Marşı şiirimizin altında bir sembol olarak kalmamalı. Akif iyi tanıtılmalı. İstiklal Marşı şiirini, Çanakkale Destanını, Neslim dediği “Asım’ı”… Neslimiz Safahatı görmeli ve muhteviyatını bilmelidirler.  

B.Bıyıkoğlu: Peki Akif nasıl bir yaşam sürmüştür?  

O.Çeltikçi: Milli şairimiz İstanbul’un Fatih semtinde 1873 yılında dünyaya gelmiştir. Babası Tahir Efendi’dir. O dönemde Fatih Medresesi Müderrislerinden olan babasından İlk eğitimini ve terbiyesini almıştır. Mahalle mektebine 4 yaşında başlamıştır ve kısa zamanda zekası ile sivrilmiştir. İleriki eğim dönemlerinde Arapça, Farsça, Türkçe ve Fransızcayı çok iyi bir şekilde öğrenmiştir. Takriben 14-15 yaşlarında babasını kaybetmiş, birkaç sene sonra da evleri yanmıştır. Bundan dolayı zor günler geçirmiştir.
Zor günlerinde o dönemde okumakta olduğu mülkiye rüştiyesini bırakmak zorunda kalmış, Baytar mektebine kaydını yaptırmış ve birincilikle bitirmiştir. Mezun olduktan sonra ülkenin değişik yerlerinde devlet memurluğu yapmıştır. 1898 yılında İsmet Hanımla evlenmiştir. Bu evlilikten üç kız, üç erkek çocuğu olmuştur. Akif edebiyat üzerine yazmalarına erken yaşlarda başlamıştır. Arkadaşı Eşref Edip’le birlikte Sırat-ı Müstakim, Sebilürreşat dergilerini çıkarmıştır. Uzun yıllar Sebilürreşat Dergisinde başyazar olarak yazılar yazmıştır. İstiklal Harbimiz döneminde Anadolu’yu şehir şehir dolaşarak milli mücadelemize destek vermek için halkı bilinçlendirmek maksadı ile vaazlar vermiş, konuşmalar yapmıştır. Bir dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Burdur mebusu olarak görev yapmıştır. Son olarak Mısır’a gitmiş ve 1936 yılında hasta olarak Mısır’dan dönmüş, 27 Aralık 1936 tarihinde vefat etmiştir. 

B.Bıyıkoğlu: Hocam, Akif deyince şiir akla geliyor Ama farklı bir şiir… Bu konuda ne düşünüyorsunuz? 

O.Çeltikçi: Akif demek şiir demektir. Tarihimizi, kültürümüzü, inancımızı içinde bulduğumuz mısralarının gölgesinde serinlediğimiz, kendimize şekil verdiğimiz şiirler. Akif diyor ki: “Şiir için gözyaşı derler. Onu bilmem yalnız aczimin giryesidir, bence bütün asarım. Ağlarım ağlatamam. Hissederim söyleyemem. Dili yok kalbimin ondan çok bizarım. Oku şayet sana hisli bir yürek lazımsa. Oku, zira onu yazdım iki söz yazdımsa.” diyor. Kendinizi şiirin içinde buluyor, şiirlerinde bütünleşiyorsunuz. 

B.Bıyıkoğlu: Akif’in tarih şuuru hakkında ne söylersiniz?  

O.Çeltikçi: O tarihi derinlik ve bütünlüğümüz için: “İki üç balta ayıramaz bizi mazimizden. Ağacın kökleri mademki derindedir cidden.” diyor. Akif’te tarih şuuru bir nesilde ve gelecekte olması gereken en önemli unsur olarak karşımıza çıkar. Öyle ki Akif : “Mazisi yıkık milletin atisi olamaz.” diyor. Akif 5 Şubat 1330 (1912) tarihinde kaleme aldığı “Uyan” adlı eserinde tarih bilgisizliğinden âdete şikayet ediyor. Diyor ki:
Bunca zamandır uyudun, kanmadın.
Çekmediğin kalmadı, usanmadın.
Çiğnediler yurdunu baştanbaşa
Sen yine bir kere kımıldanmadın. 

B.Bıyıkoğlu: Akif nasıl bir kişilikti? Birkaç cümleyle nasıl tarif edersiniz? 

O.Çeltikçi: İyi bir düşünür, iyi bir devlet memuru, iyi bir vekil, iyi bir aile babasıdır. Araştırmacı, vatanına ve devletine bağlı bir insandır. Başladığı işi en dürüst bir şekilde bitirmeye gayret etmiştir. Arkadaşlarına akrabalarına karşı vefalı bir insandır. Sağlam bir iradesi vardır. Merttir, sözünün eridir. Düşmanından bile intikam almayı mertliğe aykırı bulan derin fikir insanıdır. Verilmiş bir sözü yazılı bir belge gibi kıymetli saymıştır. Verdiği sözü mutlaka tutmuştur. Çok okuyan bir insandır. Sürekli okumuş tahsil yapmış kendini yenilemiştir.  

B.Bıyıkoğlu: İstiklal Marşı’nın sözleri İstiklal Harbi esnasında nasıl ortaya çıkmıştır?  

O.Çeltikçi: Bu soru çok önemli. Evet Anadolu, Anadolu bir değirmen. Anadolu tarihine baktığınızda üstünde yaşattıklarına uzunca hayat hakkı tanımadığı görülüyor. Tabii biz Türkler hariç. Tarihte bu kutsal vatana en uzun süre biz hâkim olabilmişsiz. İnşallah Akif’in tabiri ile ebediyen bu vatanda hâkim ve bağımsız yaşayacağız. Akif’in deyimi ile “Ezelden beridir hür yaşamışsanız…” İstiklal sizin için bir yol haritası oluyor. Bu bağlamda İstiklal Marşı şiiri yarışması bir gelecektir. Hangi yönünden bakarsanız bakın, neresinden tutarsanız tutun zerre kadar şüphe damlamayan bir istiklal.
O dönemde Albay İsmet Bey hem Genel Kurmay Başkanı Vekili, hem de Batı Cephesi kumandanı. Dönemin Milli Eğitim Bakanı da Rıza Nur. Albay İsmet Bey Ankara’ya 1920 ortalarında ziyarete gelir. Ziyaretinde dönemin Milli Eğitim Bakanı Rıza Nur’a “Milli Mücadelemiz esnasında askerleri cephede coşturacak, onlara kimliklerini ve tarihlerini içinde bulduracak, milli azim ve imanı besleyecek…” bir istiklal marşının olmasının öneminden bahseder. Teklif Milli Eğitim Bakanlığı tarafından benimsenir ve İstiklal Marşı şiirinin yazılması için bir komisyon kurulur. Milli Marş şiiri yazımı için bir yarışma açıldığı bir genelge ile ülke geneline duyurulur. 7 Kasım 1920 tarihinde ise Hakimiyet-i Milliye gazetesi ile yarışma tüm ülkeye duyurulur. Yarışma için yazılan şiirler oluşturulmuş olan komisyona 23 Aralık 1920’ye kadar teslim edilecek ve birinci seçilen esere 500 lira ödül verilecekti. Hayır. Yarışmaya katılmak için tek şart vardı: “Türk Milli Mücadelesini anlatan bir özelikte olması”. Zaten yarışma duyulur duyulmaz ülke genelinde şairlerimiz, meclisteki vekillerimiz, gönlünde vatan ve memleket sevgisi olup eli kalem tutanlar sarılmışlardır kalemlerine. 

B.Bıyıkoğlu: Peki Akif bu yarışmaya katılmış mıdır? 

O.Çeltikçi: Hayır. Akif o dönemde Burdur mebusudur. Meclisteki komisyona verilen şiirler arasında Akif’in şiiri yoktur. Akif buruktur, üzüntülüdür. Akif İstiklal Marşı şiiri bir yarışma ile tespit edilmeye çalışıldığı için üzüntülüdür ve yarışmaya katılmamıştır. Milli Eğitim bakanı değişmiş yerine Hamdullah Suphi TANRIÖVER gelmiştir. Akif’in yarışmaya katılmaması Hamdullah Suphi TANRIÖVER’in dikkatini çekmiştir. Bunun üzerine Akif’in neden bu yarışmaya şiir göndermediğini araştırması için hem kendisinin hem de Akif’in yakın arkadaşı olan Hasan Basri ÇANTAY’ı görevlendirmiştir. Hasan Basri Akif’i ziyareti esnasında: “Üstadım neden İstiklal Marşı şiiri yarışmasına katılmıyorsunuz?” deyince, Akif cevaben biraz da sinirlenerek: “Milletimizin bağımsızlığını para ile mi yazacağım?” demiştir. Buradan anlaşılıyor ki Akif’in yarışmaya katılmak istemeyişinin nedeni para ödülü idi. Sonunda Milli Eğitim Bakanlığı Akif’in yarışmaya katılmama gerekçesi olan para ödülünü Akif için kaldırıldığını beyan edince Akif ikna olarak İstiklal Marşı şiirini yazmaya başlamıştır.

B.Bıyıkoğlu: Akif şiiri nerde yazmıştır hocam? 

O.Çeltikçi: Birkaç mebus arkadaşı ile Taceddin Dergahı’nda kalmaktadır. Akif 41 mısralık o eşsiz eserini Taceddin Dergahı’nda isli lambasının altında İnönü Savaşlarının yapıldığı dönemde umut ile umutsuzluğun çarpıştığı bir dönemde, umudundan zerre kadar kaybetmeden şiirini yazmıştır. Şiir 7 Şubat 1921 tarihinde tamamlanmıştır. Yazılan şiir 17 Şubat 1921 tarihinde ise Sebilürreşet ve Hakimiyet-i Milliye gazetelerinde yayınlanmıştır. “Kahraman Ordumuza” şeklinde ithafla yayınlanan şiir büyük beğeni toplamıştır.  

B.Bıyıkoğlu: İstiklal Marşı Mecliste nasıl karşılanmıştır? 

O.Çeltikçi: 1 Mart 1921 tarihinde İstiklal Marşı şiirinin görüşmelerine geçilmiştir. Oturumu bizzat Mustafa Kemal açıp yönetmiştir. Mustafa Kemal’in açılış konuşmasından sonra kürsüye Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi TANRIÖVER gelmiş o gür ses ile istiklal Marşı şiirini okumaya başlamıştır. Şiirin ilk cümlesinde:
“Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak” mısrası ile salonda büyük bir alkış kopmuştur. Tüm vekiller ayağa kalkmış ve o eşsiz şiiri ayakta alkışlamışlar ve duygu seli içerisinde dinlemişlerdir. İstiklal Marşı şiirinin özellikle
Hakkıdır hakka tapan milletimin istiklal!
Doğacaktır sana vaat ettiği günler hakkın.
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?

Mısraları dakikalarca alkış almıştır. O gün İstiklal Marşı Şiiri defaten okunmuştur. Büyük önderimiz Mustafa Kemal’de milli şiirimizi ayakta dinlemiş sürekli şiiri alkışlamıştır. 12 Mart 1921 tarihinde ise İstiklal Marşımızın şiiri oybirliği ile milli marşımızın şiiri olarak kabul edilmiştir.

B.Bıyıkoğlu: Akif yarışmaya konulan para ödülünü almış mıdır?

O.Çeltikçi: Hayır yarışma parası olan 500 lira Darülmesai isimli derneğe bağışlanılmıştır. İstiklal Marşı şiiri kabul edildikten sonra ilginç bir olay yaşanır. Anlatmak isterim müsadenizle. Şiir okunurken Akif çok mahcuptur. En arka sırada oturmuştur. Oturum kapandıktan sonra sessizce dışarı çıkar. O esnada Hamdullah Suphi ile karşılaşır. Hamdullah Bey: “Hocam çok güzel yazmışsınız." der tebrik eder Akif’i. Akif de: “Ben güzel yazdım mı bilmem ama sen gerçekten güzel okudun." diye mütevazilik içinde bir cevap verir. Evet, hem Akif mükemmel yazmıştır hem Hamdullah Suphi Tanrıöver o gür sesi ile mükemmel okumuş hem de dönemin vekilleri ayakta gözyaşı ve alkışlarla dinlemişlerdir. Böyle mükemmel bir milli marş şiirine sahibiz. 

B.Bıyıkoğlu: Hocam son olarak ne söylemek istersiniz? 

O.Çeltikçi: Bir defa şunu altını çizerek belirtmekte fayda var. Milli mücadelemizi bilmeden İstiklal Marşımızı anlamamız mümkün değil. Yani tarih bilmeli, milli tarihimizle şuurlu hale gelmeliyiz. Çanakkale Savaşlarında, İstiklal Harbinde sakalı bile çıkmamış gencecik evlatlarının koşarak üç aylık savaş sanatı eğitiminin ardından vatanın bağımsızlığı uğruna cepheye gittiklerini, 16-17 yaşlarındaki gencecik yavruların ölümü göze aldıran vatan sevgilerini, Sakarya Meydan Muharebelerinde şehit düştükleri için bir yıl mezun veremeyen liseleri iyi anlatmalıyız çocuklarımıza. 

Dr. Orhan Çeltikci:
E-mail: oceltikci@hotmail.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder