21 Kasım 2011 Pazartesi

Televizyon ekranlarından beynimize süzülenler...

        Türkiye’nin bu basın dünyasından, hele ki televizyonlardan gördüğü zalimliği anlayan beri gelsin. Bunu neden söylediğimi iyi ya da kötü en kısa şekilde anlatmaya çalışacağım.
        Özel kanalların yayına girmesinden sonra dilimize “reyting” sözü de girdi. Pek çoğumuz bu kelimenin anlamını bile bilmesek de, ağızlarımıza pelesenk olmaya devam ediyor. Reyting için bu yapılır mı, reyting olmasa TV kanalları para kazanamaz gibi sıralı lafları bol bol işitiriz.
       Peki, gazeteler ve özellikle TV kanalları bu reytingleri nasıl kazanıyor? Yani nasıl daha çok izleniyorlar?
        Ekranları süsleyen dizilere, programlara örnekler versem herhalde kâfi gelir. Birinci  örneğimiz Fatmagül’ün suçu ne? Suçu nedir bilemem, daha doğrusu buradan yazamam ama örnek alanların suçu herhalde bu ve benzeri dizileri izlemektir. Bu dizi neyle gündeme geldi? Bir tecavüz sahnesiyle…
        Bir başka örneğimiz, “Öyle bir geçer ki zaman!” olsun. Dizide zaman sadece acı çekerek geçiyor. Tabi bu acı aşk acısı. Nasıl mı? Kardeşini kendi elleriyle evlendiren birinin, aynı kadına aşık olmasıyla. Bunları eleştirince, “ama bu gerçek hayatta var” diyenler olabilir. Var tabii… Ama örnek olabilecek şekilde yayınlanmasının anlamı ne?
       Dizilere daha çoook örnek verilebilir. En son yayınlanan yaşlı bir moruğun küçük kızı kendisine kadın yapması gibi. Ha tecavüz, ha bu? Bunları gündeme taşımak için yayınlıyor, yönetmen sanatçı bey. Ama “reyting” denilen Türkiye zırvalığı için de küçük bir kıza yatağa yatırıyor. Benzer bir konuyu örnek verebilirim.
   Bir gün bir anne evede kanepenin yanında kız ve erkek çocuğunu öpüşürken görüyor ve neredeyse şok olacak. Daha küçükler, 6-7 yaşlarında. Ne yapıyorsunuz diye kızıyor. Aldığı cevap televizyonda böyle öpüşüyorlar. Alın kendi çocuklarınızı olaya monte edin....
     
        Televizyon ekranlarının başka bir boşluğu ya da boşluk yaratıcısı da Acun Ilıcalı’nın programları. Boşluk yaratmaktan kastım insanların beyinlerini boşaltmak. Bu boşaltma yerine güzel bilgiler koymak için değil, gereksizliklerle işgal etmek.

       “Var mısın Yok musun?” bunlardan birisi. Gerçi artık bir başka kanalda ve bir başka sunucu tarafından yayınlanıyor. Yine kötü örneklemeleriyle devam ediyor. İnsanları kolay para kazanma hayalleri dışında ne kazandırdı ki?
       “Yetenek Sizsiniz” den bir şeyler öğrenen var mı? Birileri çıkıyor, ben yetenekliyim diyor ve izliyorsunuz. Hülya Avşar, Acun ve Sergen Yalçın değerlendiriyor. Sergen’in işi bu olabilir mi? Hülya her şeyi biliyor ve anlıyor. Zaten Acun bu ülkenin yetiştirdiği en entelektüel (!) adamı.
       Yok Böyle Dans…Birileri çıkıyor dans ediyor, birileri alkışlıyor ve ekran başındaki gençlerde izliyor. İzleyenlere ne kazandırıyorlar? Genel kültür adına öğrettikleri ne var Allahaşkına!
    
 Bir diğer zırva, artık kusura bakmayın zırva diyeceğim, “O Ses Türkiye”. Söyleyen ve kısa yoldan şöhret olma yolundaki gençleri değerlendirenler yine on parmağında on marifet olan Hülya Avşar ve Acun Ilıcalı. Yanlarında Mustafa Sandal, Murat Boz ve Hadise… Hadise’nin hadisesi kısa don, bol bacak ve bol kahkaha… Yaptığı hep aynı… Bu programda ne var öğrenilecek? Eğitimli insanlar bile gelip şarkı söylemeye geliyorlar. Ama değerlendirenlerin eğitimi…
Bu programların iyi yanları da var. Suriye’de neler oluyor, İsrail neden Suriye’yi destekliyor, Kıbrıs’da neler oldu ve olacak? Bunların öğrenilmesini engelliyor. Bu da bazılarının işine geliyor.
      Orta Asya’da dönen ayak oyunlarına merak salan yok. Türkiye gündemi nasıl gidiyor, yeterli bilgiye sahip olan yok. Türkiye’de futbol çok konuşulur. Şike dosyası ne durumda? Yeni şike düzenlemesi nasıl yapılıyor ve neden böyle oluyor, düşünen var mı?
      Düşünen olamaz ya da Türkiye’yi ayağa kaldıracak atılımları yapmaya teşvik edecek kadar düşündürmezler. Bizim televizyoncular bunları reyting uğruna yaparken, aslında kurgulandıklarını bile biliyorlar mı? Bir örnek vereyim:
      “Bir gün büyük bir gazetenin bürosunda, büro şefiyle birlikte sohbet ediyorduk. Dedim ki tarımla ilgili şu şekilde yanlış uygulamalar var. Bunlardan halkın bilgilenmesi gerekiyor. Örneğin tarım alanları talan ediliyor dedim.” Der demez “bunlar haber olmaz… Tuğba Özay villasına geliyor muş, muhabirleri oraya gönderdim” dedi.

Ee haksız da sayılmaz. O haberlere kıymet verenler, bu kıymetsizleri izleyenler, kendileri başla kıymetteler…

1 yorum:

  1. malesefki öyle bizleri sömürüp sindirmeyi çalışıyor istiyorlar türkiye gelişmeşin kalkınmasın bu tv konusuna gelince dediğiniz gibi bizim yapcak birşeyimiz yok tek yapabileceğimiz elden geldiği kadar tvden uzak olmak özellikle çocukları uzak tutmaya çalışmak gerekir

    YanıtlaSil