28 Aralık 2015 Pazartesi

KARAHİSAR KALESİ

Karahisar Kalesi ve Bayrağımız
Karahisar Kalesi Yıkılır Gelir
Kakülü Boynuna Dökülür Gelir
Yayladan Gel Allı Gelin Yayladan
Kesme Ümidini Kadir Mevladan Kadir Mevladan
Ver Elini Karlı Dağlar Aşalım Bayramlaşalım
Ben Bir Koyun Olayım Sen De Bir Kuzu
Meleye Meleye Getirem Yazı
      Melodisi ve sözleri ile dikkat çeken bir türküdür “Karahisar Kalesi.” Belki birçok kimse nerede olduğunu bile bilmeden severek dinler ve söyler bu türküyü. Afyon diğer ismi ile Afyonkarahisar şehrine yapmış olduğum ziyarette, Karahisar Kalesi ilk ziyaret ettiğim yerlerden birisidir.
 
Şehrin her yerinden görülebilen ve dalgalanan Türk bayrağı ile ben buradayım demektedir. Bu davete icabet etmemek elbette olmaz. 
    Kaleye çıkmak için Afyon şehrinin en eski yerleşim yerine uğramanız ve dik merdivenleri çıkmanız gerekiyor. Ancak her zaman olduğu gibi küçük bir araştırma yapmanızı ve burası hakkında bazı bilgiler edinmenizi öneririm.
    Tarihi notlara göz atacak olursak, Karahisar Kalesi’nin Hitit İmparatoru II.Murşil tarafından M.Ö.1350 yılında askerlerinin kışı geçirmesi için yaptırıldığını öğreniyoruz. Yaklaşık 226 metre yüksekliğinde olan kalenin o dönemdeki ismi ise Hapanuva (Yüksek Tepe Şehri)’dır. Kaleye çıkabilirseniz, çevresine nasıl hakim olduğunu ve stratejik bir yer olduğuna şahit olursunuz.
    Tarih M.Ö. VIII-VII yüzyılları gösterdiğinde buraya Frigler hakim olmuşlar, kalenin eteklerine Akronio veya Akronium adı verilen yerleşim yerlerini yapmışlardır. Tarihin daha sonraki dönemlerinde ise bu bölge Lydialılar, Persler, Pergamon Krallığı, Romalılar Bizanslıların eline geçmiştir.
    Biz Türkler ne zaman buralara gelebilmişiz derseniz, Anadolu’ya güzel bir zaferle ismimizi yazdırdığımız Malazgirt Savaşı’ndan sonra XI. Yüzyılda Selçuklular buraya yerleşmiş, burada yaşayan Türk boyları kayalar üzerindeki bu kaleye Karahisar ismini vermişlerdir.
   Anadolu Selçuklu Sultanı I. Alaeddin Keykubat bu kalede hazinelerini saklamıştır. Selçuklu vezirlerinden Sahip Ata Fahrettin Ali ve oğullarına kale muhafızlığı verilmiş, bu nedenle de ismi Karahisar-ı Sahip olmuştur. Sultan Alaeddin Keykubat burada cami, saray, erzak ambarları, cephanelikler, sekiz su sarnıcı ve değerli eşyaların saklandığı bir de mahzenler yaptırmıştır. Burası Osmanlılar döneminde de kullanılmıştır. Örneğin Sultan II. Selim kaleyi onartmıştır. Bölgede en iyi afyonlar yetiştiği için kalenin adı Afyonkarahisar olmuştur.
Karahisar Kalesi'nden şehrin görünüşü
     Karahisar Kalesine çıkmak için Ulu Caminin karşısındaki ara sokaktan yukarı doğru yol almanız gerekiyor. Mehmet ve Ahmet Efendiler ve Ahmet Turhani türbelerinin arasından geçen küçük sokak sizi hafi hafif çıkışa hazırlamaktadır.
    Merdivenleri tırmandıkça şehre yukarıdan bakmaya başlıyorsunuz ve böylece daha yakarıya çıkma cezbine kapılıyorsunuz. Merdivenler dikleşmeye başladığında, benim gibi kışın soğuğunu hissetmeye başladığınız dönemde buradaysanız, soğuğu yüzünüzde hissediyorsunuz. Tırmanılan merdivenlerin zorluğunun vücudunuzu ısıtması ve hafif rüzgar birbirini dengeliyor. Kale surlarına yaklaştıkça diklik artarken, burada yaşayanlar nasıl çıkmışlar, dönemin askerleri ne zorluklar içindeymiş demekten kendinizi alamıyorsunuz.
    Nihayet zirveye, surların içine girdiğinizde şehrin enfes manzarası sizi kucaklıyor. Zamanında yaşamın olduğu bu yerde neler yaşandığını gördüklerinizle birlikte içselleştirmeye çalışıyorsunuz. Dalgalanan ay yıldızlı bayrağın gururu ise bir başka, belki de tarifsiz bir his. Kaleden Afyon şehrine bakarken Kurtuluş Savaşı ve verilen mücadelenin aklınıza gelmemesi ise imkansız.
    Anadolu birçok medeniyete ev sahipliği yapmış medeniyet beşiğidir. Bu ev sahipliğinin yaşanmışlıkları ise birçok tarihi gerçeklerle birlikte efsaneleri de beraberinde getirmektedir. Tarihin düştüğü nota göre “Efsaneler gerçeklerin izdüşümündedir.”
Karahisar Kalesi'nden Ulu Caminin Görünüşü
    Bu durumda Karahisar Kalesi ile ilgili bir efsaneye kulak vermemek olmaz: Battal Gazi’nin Afyonkarahisar’da 740 yılında öldüğü tarihçilerin birleştiği bir gerçektir.
    Efsaneye göre “Battal Gazi ile yakın arkadaşı Ahmet Turhan kaleyi ele geçirmek için sıkı bir kuşatma yapar, içeridekilerin dışarısı ile bütün bağlantılarını keser. Kale komutanı, bunun üzerine Bizans İmparatoru’na haber gönderir ve 100.000 kişilik bir ordu yardıma çıkar. Kalenin burçlarından Battal Gazi’yi görerek aşık olan komutanın güzel kızı, kötülük gelmemesi için çimler üzerinde uyumakta olan Battal Gazi’ye bağırır, ancak duyuramaz. Sonra bir kağıt yazar, taşa sararak üzerine atar. Battal Gazi, bir iki kıpırdandıktan sonra hareketsiz kalır. Battal’ın uyunmadığını gören kız telaşlanır, babasına Türk’lerin komutanının çayırda uyuduğunu söyler ve güya O’ nu öldürmek için zehirli bir hançer ister. Battal Gazi’nin yanına gelen kız onu ölmüş olarak bulur. Çünkü attığı taş, Battal’ın kulağına gelmiş ve ölümüne neden olmuştur. Kız üzülür ve hançeri kendi kalbine saplayarak hayatına son verir. Bizans ordusu kalenin eteklerine geldiğinde amansız bir savaş başlar, Ahmet Tarhan askerleriyle birlikte şehit olur. Ahmet Tarhan Karahisar Kalesi‘nin eteklerinde, şu anda Ulu Cami‘nin karşısındaki mezarına gömülür. Yenilgiden sonra çok şiddetli bir fırtına başlar ve Battal’ın cesedini Eskişehir dolaylarına atar. Böylece Bizanslılar, Battal Gazi’nin öldüğünü anlayamaz ve daha uzun süre onun korkusuyla yaşarlar.”
    Afyonkarahisar’a kadar gidip, yol güzergahı olarak kullanıp kaleye çıkmamak olmaz. Şiddetle öneririm.

3 yorum: