Antalya’nın Batı kesiminde ve
Antalya’nın merkezine yaklaşık 115 km uzaklıkta bulunan Elmalı; tarihi, kültürü
ve manevi açıdan önemli yerlerden birisidir. Elmalı’ya giden, burası hakkında
önceden bilgi edinen, gelip gittikten sonra bir daha gelenler, mutlaka Ketenci
Ömer Paşa Camisi’ni görmek isterler.
Neden
mi?
Çünkü bu camide namaz kılanlar
akustiğine hayran olurlar. Mikrofon olmadan hemen her yerden imamın sesi
duyulur ve huzur içinde namaz kılınır. İçerisindeki tarihi doku görenleri
etkiler. Bahçesinde eski dönemlerde eğitim verilen bölümler de vardır. Aslında
burası 17.Yüzyıla ait bir külliyedir.
Bahçenin tam ortasında yıllara meydan
okuyan çınar ağacı, yaz aylarında gölgesinde cemaatini ağırlar. Hatta rivayet edilir ki, külliyenin
ortasındaki koca çınarın fidanını da Saraybosna’dan getirmiştir. Osmanlı Dönemi mimarisi sistemi
bulunmaktadır. Tek kubbeli ve direksiz cami örneklerinin en geliştirilmişidir.
Öncelikle Ömer Paşa kimdir, buna kısaca
bir bakalım: Mehmet Süreyya Bey’in
verdiği bilgiye göre Ömer Paşa Manavgatlı olup, kapı ağalığından Çavuşbaşılığa
yükselmiş, daha sonra beylerbeyi olmuştur. 1603-1604 yılları arasında Diyarbekir
Valiliği’ne gönderilmiş, 1623 Trablusgarp Beylerbeyliği’nin ardından önce
Batum-Trabzon, daha sonra Karaman ve Maraş Beylerbeyliği’ne tayin edilmiş,
İran’a ve Abaza Mehmet Paşa üzerine yapılan seferlere katılmıştır(1628-1629).
Mimar Sinan ekolünün bir şaheseri
diyebileceğimiz Cami’nin giriş kapısı üzerindeki aşağıdaki kitabeden
öğrendiklerimiz aynen şöyledir: Yukarıda
bilgilerini verdiğimiz Ketenci Ömer Paşa, Manavgatlı olup, 1.Viyana Savaşı’na
girmiştir ve Saray-Bosna Fatihi olduktan sonra aldığı ganimetleri 1610 yılında
caminin yapımında kullanmıştır. Evet,
bir Osmanlı Paşası ganimetleri kendisi için değil cami için harcıyor.
Cami hakkında bazı bilgiler aktarmaya
devam edelim. Caminin üzeri tek kubbeyle örtülü olup, kare şekline uyan planıyla
tamamen kesme taştan yapılmıştır. Taç kapı yay biçiminde büyük sivri kemerlidir
ve üstünde altı satır halindeki kitabe bulunmaktadır. Cephe kısımlarında altta
iki sıra dörder, üst kısımda ikişer olmak üzere pencereler açılmıştır.
Camide çini işlemeleri de bulunmaktadır.
Pencereleri içerden ve dışardan süsleyen alınlıkların üzerinde bulunan çiniler,
İznik fırınlarının son eserleri kabul edilir. Bunların üzerlerinde de değişik
ayetler yazılı durumdadır. Yapılan
eserlerde hattat kim sorusu gelebilir akla. Çinilerin birisinin altında “el-fakir
Resmi Mustafa ” imzası görülmektedir. Her pencere için ayrı ayrı hazırlanan
bu panolar XVII. Yüzyılın başlarında İznik’ten getirilmesine bakılırsa, Ömer
Paşa’nın bu değerli esere verdiği önemi ortaya çıkarmaktadır. Caminin kubbesi
kurşundan yapılmıştır. İç kısım ve kubbe zengin kalem işi nakışlarla kaplıdır.
Ömer
Paşa Camisi’nin minaresi Evliya Çelebi’nin övdüğü bir minaredir. Evliya Çelebi 1671’de
hacca gitmek için Güney Anadolu seyahatinde Elmalı’ya uğruyor
ve Elmalı Kasabası’nı oldukça etraflı şekilde anlatıyor. Camiyi Ketenci Ömer Paşa
Camii diye anıp, göz alıcı iç süslemesini kısaca tarif ettikten sonra,
mimarisinden bahsederken, onu İstanbul Eyüp Sultan’daki Zal Mahmut Paşa
Camii’ne benzetiyor.
Zaman
içerisinde yıpranan bu güzel camimiz ilk defa XIX. Yüzyıl sonlarında, daha
sonra da 1938-1942 yılları arasında restore edilmiştir. Minarenin üzerine 1929
yılında yıldırım düşmüş, yarı kısım hasar görmüş, aslına uygun şekilde yeninden
tekrar onarılmıştır. Yıldırım düştüğünde minare yıkılırken,
arka kısımdaki cemaat yeri hasar görmüş, uzun süre virane şekilde öylece durmak
durumunda kalmıştır. Tarihimizin değerli
şahsiyetlerinden birisi olan Mareşal Fevzi Çakmak Paşa, Elmalı’ya teşrifleri
sırasında bu hali görmüş ve hemen el atarak restore ettirmiştir.
Biraz da caminin etrafından, misafir
halde ebedi istiratgâhında olanlardan bahsedelim. Güneydoğu duvarına bitişik
durumda bir türbe bulunuyor. Burada Ömer Paşa değil, onun şeyhi Ahi Baba
yatmaktadır.
Peki,
Ömer Paşa’nın mezarı nerede?
Kaynaklara göre Elmalı’dan sonra Trabzon
Valiliği yapmak üzere ayrılan Paşa, Trabzon’dan sonra gittiği Güneydoğu
vilayetlerinden birinde vefat ettiği bildirilmektedir. Zengin ve henüz değeri
anlaşılamamış Elmalı Kütüphanesi’ndeki kaynaklara göre ve cami kitabesinde
yazan “Ahi Baba’nın türbesinde hizmet
edene yevmiye bir dirhem.” bilgisinden bu türbenin Ahi Baba’ya ait olduğu
kesinleşmiştir.
Osmanlı’da
Cami olur da Medrese olmaz mı? Caminin karşısında “U”
biçiminde bulunan medrese uzun süre harap durumda kalmış, ancak yakın
tarihlerde Vakıflar İdaresi tarafından restore edilmiştir.
Ketenci Ömer Paşa Camisi’nin yapılışıyla
ilgili Elmalı’da hâlâ anlatılan bir rivayet vardır. Usta işe başlarken temeli
kazıp başlangıç yapıyor ve bir kazık çakıyor. Daha sonra ortadan kayboluyor.
Uzun süre gelmeyince halk kızıyor ve bitirmeden kaçtı diyor. Usta bir zaman
çıkıp geliyor, halkın hışmına uğrayıp hırpalanmak üzere iken açıklama yapmak
durumunda kalıyor. Çaktığı kazığı ve zemindeki oturmayı gösteriyor. Eğer bunu
beklemeden yapsaydık, bu cami yıkılırdı diyor. 400 yılı aşkındır zamana meydan okuyan bu camiyi görünce ustaya hak
vermemek mümkün değil.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder