Büyükşehirde
yaşama kültürü de nedir? Şehirlerde yaşamak için ayrıca bir de kültürünü mü
öğreneceğiz?
Bu soruların cevaplarını bulmak hem çok
zor, hem de aslında yanı başımızda. Yanı başımızda derken neyi kastediyorum,
aşağıdaki örnekler içerisinde bulabilirsiniz.
Güzelim
narenciye bahçelerini, zeytin ağaçlarını veya sera alanlarını tarumar edip
apartman denilen beton yığınlarını dikmekle kazanılmıyor, kültür denilen şey.
Dikilen apartmanların aralarındaki sokakların cölpeklerini, taşlarını,
otlarını, çöplerini bir kenara bırakalım. Buralar ortak kullanımda, kimse
dikkat etmiyor diyelim. Ya kaldığımız dairenin balkonu? Gecenin bir
yarısına kadar yüksek konuşma ve taşların sesleri sessizliği bozuyorsa ne
olacak? Yani
yaz geliyor gece yarılarına kadar okey oynayanlar, kimseyi rahatsız etmeyin
demek istiyorum. Rahatsızlık vermemek bir kültür meselesi değil mi?
Ya
bahar aylarıyla beraber balkonlarda izlenen maçlar ve tezahüratlar! Ve ardından
birkaç el silah sesi! Lütfen bunları da yapmayın, kültürden
geçtik katil bile olabilirsiniz. Bir de şu örneğe bakın:
Diyelimki akşamüzeri işinizden evinize
dönüyorsunuz, araba ile binanızın otoparkına girmek istiyorsunuz, ancak nafile…
Tam giriş kısmına başka biri park etmiş. Etrafa bakınıyorsunuz, kimseler yok,
soruyorsunuz ama muhatap hala yok. Belki birine konuk olmuştur deyip, birkaç kez
kornoya basıyorsunuz, yine yok. Sonra
Trafik Denetlemeyi arıyorsunuz, bilgileri verdikten sonra 4-5 kez daha
arıyorsunuz, 1 saat sonra geliyorlar. Bu arada yanlış parkçı aracın sahibi
ise tam 40 dakika sonra geliyor. Gelir gelmez de arabasına binip kontağa
basıyor…
Dur, etme, gitme, böyle olur mu, nereye diyorsunuz,
ancak hiç yapmazdım deyip vitese takıyor. Hem de orta yaşın üzerinde bir amca…
Hastaneye
girmişmiş, ya o binadan başkası da gidecek olsaydı! Olmadı
ama diye cevap veriyor? ANLAYIŞ NEREDE,
KÜLTÜR NEREDE, SAYGI NEREDE? İnat ediyorsunuz, bir saate gelen polis
ekibini bekletiyorsunuz, onlarda psikolojisi bozulan psikoloğa gitsin diyor.
Ceza kesme yok, bu böyle olmaz demek yok…
Bu olay yaşanırken o taşıtın sahibi
yan binadaki muhtarı tavuk kümeslerinin yanından çağırmıştı. O kadar gürültüye
çıkıp gelmeyen muhtar gelmişti her nedense! Peki, tavuk kümeslerinden
bahsedince, köy ya da kasaba mı sandınız anlatılan yeri?
Hayır, hayır, Antalya merkezde burası.
Bayındır Mahallesi’nde…
Kuş gribi vakalarının yaşandığı
zamanlarda devlet yetkilileri bütün tavukları imha ederken, insanların
gözlerinin içine sokarcasına tavuk kümesleri vardı apartman bahçesinde. Sonra duyarlı vatandaşlar şikayet etmiş
olmalı ki bu kümesler Orman Müdürlüğü’nün eski lojmanlarının bahçesine gitti.
Ama hala devam… Vatandaşa değil, tavuklara, dövüşçü horozlara hizmete devam…
Muhtarlık hanıma emanet… Büyükşehirde yaşama kültürü bu mudur?
Olay kişisel değil… Derdimiz gerçekten
yazının başlığı… Yol kenarına park etmiş araçların yanına yapılan parktan
dolayı, diğer taşıtın çıkamamasına ne demeli? Ya yaya öncelikli şehir dememize rağmen, hala yayalara yol verilmemesi
ne âlemde? Ya toplu taşıma araçlarının yeşil ışıkta yolcu alması?
Sahi çöp kutuları ne olacak? Dolmuş,
taşmış, kokular yaymış bu kutular büyükşehirlere yakışıyor mu?
Büyük alış-veriş merkezleri büyükşehirlerin
güzelliği gibi olsa da trafiği mahveden giriş-çıkışları yakışıyor mu? Bakın bu
yazıda var: http://www.netgazete.com.tr/yazar/yasadigimiz-sehre-karsi-duyarli-olalim-362.html
Evet, büyükşehirde yaşama kültürünü hep
beraber kazanmalıyız ve buna göre yaşamalıyız. Kalabalık yerlerde saygı daha
gerekli bir değer oluyor.
Bunları
kazanmak düşünmekten geçiyor elbette. Düşünebilmek de okumaktan. Okumayla
kazanılacak bilgiler düşünme şeklimizi değiştirecektir. Ancak madem bunları gerektiğince
başaramıyoruz, bu durumda bazı eğitim çalışmaları yapılmalıdır.
Örneğin yukarıda bahsedilen konular veya daha niceleriyle ilgili yerel ve
ulusal kanallarda eğitici programlar yapılmalıdır. Gazeteler, internet siteleri
bu konulara ağırlık vermelidir.
Yazın balkonda gece yarısından sonra
okey oynanmaması, yayalara öncelik verilmesi, sokaklarda yüksek sesle müzik
çalan araçlara ödün verilmemesi gibi vakıalarla işe başlanabilir…
Aslında
her daim Müslümanız deriz. Gerçekten dinimiz saygı kültürü konusunda bize ne
öneriyor, biliyor muyuz?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder