Antalya’da
görülmesi gereken, henüz tam manasıyla keşfedildiği söylenemeyecek yerlerin
olduğunu söylesem, aman bize ne be mi dersiniz, yoksa gideriz ya da gitsek ne
iyi olur mu dersiniz?
Sizlerin ne dediğinizi ya da diyeceğinizi
bilemiyorum ama ben böyle yerlerden birisine gittim, gördüm ve bununla ilgili
birkaç satır yazmak istiyorum. Orası İbradı İlçesi’nde bulunan Altın Beşik
Mağarası.
Antalya’da yaşayanların birçoğunun harita
üzerinde belki de yerini gösteremeyecekleri bir yer İbradı, eski adıyla
Aydınkent. Antalya’dan yaklaşık 160 km ve 3 saat süren bir yolculuktan sonra
ulaşabiliyorsunuz. Verdiğim bu süreyi fazla görmek ve gitmekten vazgeçmek bence
hatalı bir karar. Çünkü gittiğiniz zaman görecekleriniz her şeye bedel olacak.
Sayısız güzellikler arasında sizlere
yazıyla ön plana çıkaracağım yer Altınbeşik Düdensuyu Mağarası. Burası İbradı’ya 7 km uzaklıkta, Ürünlü Köyü’nün yaklaşık 5 km
Güneydoğusunda, derin ve sarp Manavgat Vadisi’nin batı yamacında yer
almaktadır. İbradı’dan Mağara’nın hemen önüne kadar taşıt ulaşımı bulunuyor. Evet, itiraf etmek gerekirse ve buraya
hizmet götürmesi gerekenlere duyurmak gerekirse, yolu biraz meşakkatli. Bu
meşakkat yolun taşından, çakılından değil. Biraz bakım gerektiğinden ve yol
kenarına korkulukların yapılma ihtiyacındandır.
Bu yol üzerinde ilerlerken
harika şelale manzaraları, vadiler, orman manzaraları sizi hemen poz vermeye
itecektir. Gördüğünüz enfes manzaraya bir de tatlı Yaz yağmuru iştirak ettiği
zaman doyumsuz hissinizin bitmesini istemeyeceksinizdir. Dar ve eşsiz manzaraya
sahip yoldan ilerleyerek Altınbeşik Mağarası’nın önüne vardığınızda, rahat bir
park alanı bulacağınızdan emin olun. Sonra zengin florası ile yeşil bir doğa
sizi kucaklayacak. Mağaraya doğru giderken sakın başınızı yukarı kaldırıp, o
ihtişamlı görüntüye bakmayı ihmal etmeyin.
Mağara deyince başınızı
vurmamak için sakındığınız klasik mağaralar aklınıza gelmesin. Bu mağarada su
var. Bu mağarayı görmek için kayık var, rafting botu var, kürek var, size eşlik
etmesi için rehber var. Bir de mağaranın ışıklandırması güneş enerjisinden elde
edilen elektrik ile sağlanıyor. Zor imkan koşullarında, insanların bu
zenginliği ziyaret etmeleri için bütün mücadeleler yapılmış ve yapılıyor.
İsterseniz yazının bu
noktasında Altınbeşik ile ilgili teknik birkaç satırla bazı bilgiler aktarayım:
Altınbeşik Düdensuyu Mağarası ilk kez 1966 yılında keşfedilmiştir. Türkiye Sepoloji Derneği Kurucu ve Onur Başkanı Dr.Temuçin Aygen,
bölgede Oymapınar Barajı ile ilgili araştırmalar yaptığı sırada bu güzelliği bulmuştur.
Adını da bir üst kısımda yer alan Altınbeşik tepesinden almıştır. 1966-1967
yıllarında İngiliz ve Fransız Mağaracılar ile ilk denemeler yapılarak kamuoyuna
tanıtılmıştır. Bu noktada şunun altını çizmekte de fayda var: Ülkemizin bu tür
zenginliklerinin ya keşfinde ya da tanıtılmasında mutlaka Avrupalı bilim
adamlarının rolleri bulunmaktadır. Örnek Karain Mağarası…
Altınbeşik’in önemini
herhalde şu cümle özetleyecektir: Bu
mağara Türkiye’nin en büyük, Dünya’nın üçüncü büyük mağarasıdır. Uluslararası çapta bilimsel öneme sahip bu
mağaranın içinden çıkan su, yeraltından Beyşehir gölü ile irtibatlıdır.
Bunun ne demek olduğunu
anlamak için kısa bir nefes arası ile coğrafi haritamızı gözümüzün önüne getirmeliyiz.
Beyşehir Gölü’nün kuzeyindeki Mada adasında bulunan bir düdene kaçan suya
deneme amacıyla boya konmuş, Altınbeşik Mağarası’ndan çıkan ve Manavgat Çayı’na
karışan su, karıştırılan boya ile boyanmıştır. Böylece bu yeraltı ilişkisi kanıtlanmıştır.
Altınbeşik Düdensuyu Mağarası iki kat üzerine yayılmıştır. Mağara’ya 200 metre uzunluğunda bir yeraltı gölü üzerinden botla girilmektedir. Bu gölün sonunda şahane güzellikte traverten oluşumları bulunuyor. Göl sonunda 44 metrelik dikey bir traverten var ve buradan ikinci kata çıkılmaktadır. İkinci katta 130 m uzunlukta ince uzun sığ bir göl başlamaktadır. İkinci katın sonuna kadar küçük gölcükler mevcuttur ve orta kısmında da ilerlenebilmektedir.
Aklınıza gelmeyecek ancak okuyunca şaşıracağınız başka bir bilgiyi daha aktarmak isterim. 1985 yılında Ürünlü Köyü’ne gelip, Mağara önüne kamp kuran 10 kişilik Japon bir mağara grubu, birinci göle girmişler ve sona vardıklarında 44 metre yüksekliğindeki duvar önünde memba şeklinde çıkan suyu görmüşler. Buradan dalış yapıp, sifonun arka tarafına geçip kumsal bir zemin üzerinden birçok gölü geçerek dağın içine doğru 3500 metre ilerlemişlerdir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder