Not: Bu söyleşi Berhan Bıyıkoğlu
tarafından gerçekleştirilmiştir.
12 Mart gelip
çattığında konuşulması gereken en güzel mesele İstiklal Marşımız ve onun yazarı
Mehmet Akif Ersoy’dur. Bundan dolayı Dr. Orhan Çeltikçi ile Mehmet Akif’i ve
İstiklal Marşımızı konuştuk.
Berhan Bıyıkoğlu |
B.Bıyıkoğlu: Milli Marşımız ve Milli Marşımızın şiirini yazan
şairimiz Mehmet Akif Ersoy ile ilgili söyleşimizi kabul ettiğiniz için teşekkür
ediyorum. Bu arada tarih alanında “Milli
Mücadele’de Antalya” adlı tezinizle bilim doktoru olduğunuzu öğrendik, bu
akademik başarınızı ve unvanınızı da kutluyorum.
O.Çeltikçi: Ben de teşekkür ederim. Ancak, ben bir edebiyat
araştırmacısı değilim. Türk kültürü, kültürün stratejik önemi ve boyutu ile
Cumhuriyet tarihi üzerine çalışmalar yaptım ve yapmaktayım. Sorularınıza cevap
verebilirsem mutluluk duyarım. İyi dilekleriniz için de çok teşekkür ediyorum.
B.Bıyıkoğlu: 12 Mart tarihimizde çok önemli bir gündür. 12 Mart 1921 tarihinde İstiklal Marşımız milli marşımızın şiiri olarak kabul edilmiştir. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Dr. Orhan Çeltikçi |
O.Çeltikçi: Kuşkusuz lütfettiğiniz gibi bu gün tarihimizde çok
önemli. Hatta Mart ayının ikinci haftası demek daha doğu olur belki de. Çünkü
12 Martta İstiklal Marşımız Yüce Meclisimizde alkışlarla kabul ediliyor. 18
Martta da Çanakkale’de bir destan yazıp, boğazlardan düşmana geçit vermeyip geldikleri
gibi gönderiyoruz. Bu bakımdan Mart ayı Türk Tarihinde çok önemlidir.
Türkler dünyanın en köklü ve geçmişi en
derin milletlerinden biridir. Asya’dan Avrupa’ya, Avrupa’dan Afrika’ya kültürlerini
yaymışlar, Dünya Medeniyetinin gelişmesinde çok mühim katkılarda bulunmuşlardır.
Bu kadar derin ve o nispette geniş bir hâkimiyet alanına sahip bir milletin
muhakkak çok önemli günlerinden birisi de hiç kuşkusuz İstiklal Marşı’nın kabul
günü olsa gerek. Bana göre İstiklal Marşı, Çanakkale Savaşları ile farkına
vardığımız “Millet olma” şuurunun İstiklal
Harbimize yansımasıdır. Bu bağlamda düşündüğümüzde
İstiklal Marşı geçmişimizin de geleceğimizin de en önemli şuur miğferidir. Bu
milli şiirimizi okuyan, onun içinde kendini bulur. Kendinden kastım; kültür,
edebiyat, tarih, ezel, ebed, savaş, barış kutsal… Yani bize lazım olan, yararlı
olanların hepsi.
B.Bıyıkoğlu: Hocam “Millet olma Şuuru” ifadenizi açabilir misiniz?
O.Çeltikçi: Millet olma şuuru toplumlar için çok önemlidir. Bakınız
Osmanlı İmparatorluğu tam 619 yıl dünya tarihine yön vererek yaşadı. 1590’larda
Osmanlı devletinin hâkimiyet alanı yaklaşık 20 milyon km kareye dayanmıştır.
Demem o ki, Osmanlı Devleti çok geniş bir alana sahip olurken, beraberinde çok
uluslu bir yapıya da sahip olmuştur. Ancak, 1789 Fransız İhtilali’nin getirdiği
fikri rüzgar beraberinde Osmanlı Devletini de yıkan önemli unsur olmuştur.
1915’te Çanakkale’de savaşırken çok büyük oranda şu andaki vatan coğrafyamızda
yaşayanlarımızın ataları ile bu savaşı kazandık. Yani Çanakkale Savaşlarında
Anadolu insanı millet olma şuuruna ermiş milli birlik ve beraberlik içerisinde
Mustafa Kemal önderliğinde çelikten bir yumruk olarak bağımsızlığına
kavuşmuştur.
B.Bıyıkoğlu: Evet hocam, asıl söyleşi konumuza gelmek istiyorum.
İstiklal Marşı deyince ne anlamalıyız?
O.Çeltikçi: Bence İstiklal Marşı şiiri hakkında konuşmadan önce
Şiirin yazarı büyük Şair Mehmet Akif’ten bahsetmek gerekir diye düşünüyorum. Akif Türk Edebiyat tarihinin yetiştirip
tarihe armağan ettiği en büyük şairlerimizdendir. Sanatında kullandığı dili,
tarihi, kültürü, inancı… Kusursuz bir şair. Bu bakımdan Akif’e yazdıkları ile
yaşadığı dönemin duayeni demek daha doğru olur sanırım. Büyük bir ilim, fikir,
sanat ve siyaset adamı. Mükemmel ve dosdoğru da bir devlet memuru.
Bu yönleri ile gençlerimizin örnek alacağı, kendilerine yol haritası
yapabileceği ender insanlardan birisidir.
Kutsal
kitabımız Kur’an-ı Kerim’in ifadesi olan “Emrolunduğunuz
gibi dosdoğru olunuz” ayetine uygun bir hayat yaşamayı kendine düstur
edinmiş bir kişidir. Memurluk vazifesi döneminde hiçbir arkadaşına kara leke ya
da iftira atmadığı gibi hiç yalan söylememiş bir örnektir. Yine Peygamber
efendimizin: “Haksızlık karşısında susan
dilsiz şeytandır.” sözüne istinaden haksızlıklar karşısında hiç susmamış
adeta göğsünü ve kalemini çelikten bir miğfer, doğruluktan bir mızrap
yapmıştır. Öyle ki bir şiirinde:
Zulmü
alkışlayamam, zalimi asla sevemem.
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp
sövemem.
Üç buçuk soysuzun ardından kalkıp
zağarlık yapamam.
Hele hak namına haksızlığa ölsem
tapamam.
Ayrıca Akif’i iyi
anlatmak lazım. Akif’in adı İstiklal Marşı şiirimizin altında bir sembol olarak
kalmamalı. Akif iyi tanıtılmalı. İstiklal Marşı şiirini, Çanakkale Destanını,
Neslim dediği “Asım’ı”… Neslimiz
Safahatı görmeli ve muhteviyatını bilmelidirler.
B.Bıyıkoğlu: Peki Akif nasıl bir yaşam sürmüştür?
O.Çeltikçi: Milli şairimiz İstanbul’un Fatih semtinde 1873 yılında
dünyaya gelmiştir. Babası Tahir Efendi’dir. O dönemde Fatih Medresesi
Müderrislerinden olan babasından İlk eğitimini ve terbiyesini almıştır. Mahalle
mektebine 4 yaşında başlamıştır ve kısa zamanda zekası ile sivrilmiştir. İleriki
eğim dönemlerinde Arapça, Farsça, Türkçe ve Fransızcayı çok iyi bir şekilde
öğrenmiştir. Takriben 14-15 yaşlarında babasını kaybetmiş, birkaç sene sonra da
evleri yanmıştır. Bundan dolayı zor günler geçirmiştir.
Zor günlerinde
o dönemde okumakta olduğu mülkiye rüştiyesini bırakmak zorunda kalmış, Baytar
mektebine kaydını yaptırmış ve birincilikle bitirmiştir. Mezun olduktan sonra
ülkenin değişik yerlerinde devlet memurluğu yapmıştır. 1898 yılında İsmet Hanımla
evlenmiştir. Bu evlilikten üç kız, üç erkek çocuğu olmuştur. Akif edebiyat
üzerine yazmalarına erken yaşlarda başlamıştır. Arkadaşı Eşref Edip’le birlikte
Sırat-ı Müstakim, Sebilürreşat dergilerini çıkarmıştır. Uzun yıllar Sebilürreşat
Dergisinde başyazar olarak yazılar yazmıştır. İstiklal Harbimiz döneminde
Anadolu’yu şehir şehir dolaşarak milli mücadelemize destek vermek için halkı
bilinçlendirmek maksadı ile vaazlar vermiş, konuşmalar yapmıştır. Bir dönem
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Burdur mebusu olarak görev yapmıştır. Son
olarak Mısır’a gitmiş ve 1936 yılında hasta olarak Mısır’dan dönmüş, 27 Aralık
1936 tarihinde vefat etmiştir.
B.Bıyıkoğlu: Hocam, Akif deyince şiir akla geliyor Ama farklı bir
şiir… Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
O.Çeltikçi: Akif demek şiir demektir. Tarihimizi, kültürümüzü,
inancımızı içinde bulduğumuz mısralarının gölgesinde serinlediğimiz, kendimize şekil
verdiğimiz şiirler. Akif diyor ki: “Şiir
için gözyaşı derler. Onu bilmem yalnız aczimin giryesidir, bence bütün asarım. Ağlarım
ağlatamam. Hissederim söyleyemem. Dili yok kalbimin ondan çok bizarım. Oku
şayet sana hisli bir yürek lazımsa. Oku, zira onu yazdım iki söz yazdımsa.”
diyor. Kendinizi şiirin içinde buluyor, şiirlerinde bütünleşiyorsunuz.
B.Bıyıkoğlu: Akif’in tarih şuuru hakkında ne söylersiniz?
O.Çeltikçi: O tarihi derinlik ve bütünlüğümüz için: “İki üç balta ayıramaz bizi mazimizden. Ağacın
kökleri mademki derindedir cidden.” diyor. Akif’te tarih şuuru bir nesilde
ve gelecekte olması gereken en önemli unsur olarak karşımıza çıkar. Öyle ki
Akif : “Mazisi yıkık milletin atisi
olamaz.” diyor. Akif 5 Şubat 1330 (1912) tarihinde kaleme aldığı “Uyan” adlı eserinde tarih
bilgisizliğinden âdete şikayet ediyor. Diyor ki:
Bunca zamandır uyudun, kanmadın.Çekmediğin kalmadı, usanmadın.
Çiğnediler yurdunu baştanbaşa
Sen yine bir kere kımıldanmadın.
B.Bıyıkoğlu: Akif nasıl bir kişilikti? Birkaç cümleyle nasıl tarif
edersiniz?
O.Çeltikçi: İyi bir düşünür, iyi bir devlet memuru, iyi bir vekil,
iyi bir aile babasıdır. Araştırmacı, vatanına ve devletine bağlı bir insandır.
Başladığı işi en dürüst bir şekilde bitirmeye gayret etmiştir. Arkadaşlarına
akrabalarına karşı vefalı bir insandır. Sağlam bir iradesi vardır. Merttir,
sözünün eridir. Düşmanından bile intikam almayı mertliğe aykırı bulan derin
fikir insanıdır. Verilmiş bir sözü yazılı bir belge gibi kıymetli saymıştır.
Verdiği sözü mutlaka tutmuştur. Çok okuyan bir insandır. Sürekli okumuş tahsil
yapmış kendini yenilemiştir.
B.Bıyıkoğlu: İstiklal Marşı’nın sözleri İstiklal Harbi esnasında
nasıl ortaya çıkmıştır?
O.Çeltikçi: Bu soru çok
önemli. Evet Anadolu, Anadolu bir değirmen. Anadolu tarihine baktığınızda
üstünde yaşattıklarına uzunca hayat hakkı tanımadığı görülüyor. Tabii biz
Türkler hariç. Tarihte bu kutsal vatana en uzun süre biz hâkim olabilmişsiz.
İnşallah Akif’in tabiri ile ebediyen bu vatanda hâkim ve bağımsız yaşayacağız. Akif’in
deyimi ile “Ezelden beridir hür
yaşamışsanız…” İstiklal sizin için bir yol haritası oluyor. Bu bağlamda
İstiklal Marşı şiiri yarışması bir gelecektir. Hangi yönünden bakarsanız bakın,
neresinden tutarsanız tutun zerre kadar şüphe damlamayan bir istiklal.
O dönemde
Albay İsmet Bey hem Genel Kurmay Başkanı Vekili, hem de Batı Cephesi kumandanı.
Dönemin Milli Eğitim Bakanı da Rıza Nur. Albay İsmet Bey Ankara’ya 1920
ortalarında ziyarete gelir. Ziyaretinde dönemin Milli Eğitim Bakanı Rıza Nur’a “Milli Mücadelemiz esnasında askerleri
cephede coşturacak, onlara kimliklerini ve tarihlerini içinde bulduracak, milli
azim ve imanı besleyecek…” bir istiklal marşının olmasının öneminden
bahseder. Teklif Milli Eğitim Bakanlığı tarafından benimsenir ve İstiklal Marşı
şiirinin yazılması için bir komisyon kurulur. Milli Marş şiiri yazımı için bir
yarışma açıldığı bir genelge ile ülke geneline duyurulur. 7 Kasım 1920 tarihinde
ise Hakimiyet-i Milliye gazetesi ile yarışma tüm ülkeye duyurulur. Yarışma için
yazılan şiirler oluşturulmuş olan komisyona 23 Aralık 1920’ye kadar teslim
edilecek ve birinci seçilen esere 500 lira ödül verilecekti. Hayır. Yarışmaya
katılmak için tek şart vardı: “Türk Milli Mücadelesini anlatan bir özelikte
olması”. Zaten yarışma duyulur duyulmaz ülke genelinde şairlerimiz, meclisteki
vekillerimiz, gönlünde vatan ve memleket sevgisi olup eli kalem tutanlar
sarılmışlardır kalemlerine.
B.Bıyıkoğlu: Peki Akif bu yarışmaya katılmış mıdır?
O.Çeltikçi: Hayır. Akif o
dönemde Burdur mebusudur. Meclisteki komisyona verilen şiirler arasında Akif’in
şiiri yoktur. Akif buruktur, üzüntülüdür. Akif İstiklal Marşı şiiri bir yarışma
ile tespit edilmeye çalışıldığı için üzüntülüdür ve yarışmaya katılmamıştır. Milli
Eğitim bakanı değişmiş yerine Hamdullah Suphi TANRIÖVER gelmiştir. Akif’in
yarışmaya katılmaması Hamdullah Suphi TANRIÖVER’in dikkatini çekmiştir. Bunun
üzerine Akif’in neden bu yarışmaya şiir göndermediğini araştırması için hem kendisinin
hem de Akif’in yakın arkadaşı olan Hasan Basri ÇANTAY’ı görevlendirmiştir.
Hasan Basri Akif’i ziyareti esnasında: “Üstadım
neden İstiklal Marşı şiiri yarışmasına katılmıyorsunuz?” deyince, Akif
cevaben biraz da sinirlenerek: “Milletimizin
bağımsızlığını para ile mi yazacağım?” demiştir. Buradan anlaşılıyor ki
Akif’in yarışmaya katılmak istemeyişinin nedeni para ödülü idi. Sonunda Milli
Eğitim Bakanlığı Akif’in yarışmaya katılmama gerekçesi olan para ödülünü Akif
için kaldırıldığını beyan edince Akif ikna olarak İstiklal Marşı şiirini
yazmaya başlamıştır.
B.Bıyıkoğlu: Akif şiiri nerde yazmıştır hocam?
O.Çeltikçi: Birkaç mebus arkadaşı ile Taceddin Dergahı’nda
kalmaktadır. Akif 41 mısralık o eşsiz eserini Taceddin Dergahı’nda isli
lambasının altında İnönü Savaşlarının yapıldığı dönemde umut ile umutsuzluğun çarpıştığı
bir dönemde, umudundan zerre kadar kaybetmeden şiirini yazmıştır. Şiir 7 Şubat
1921 tarihinde tamamlanmıştır. Yazılan şiir 17 Şubat 1921 tarihinde ise
Sebilürreşet ve Hakimiyet-i Milliye gazetelerinde yayınlanmıştır. “Kahraman
Ordumuza” şeklinde ithafla yayınlanan şiir büyük beğeni toplamıştır.
B.Bıyıkoğlu: İstiklal Marşı Mecliste nasıl karşılanmıştır?
O.Çeltikçi: 1 Mart 1921 tarihinde İstiklal Marşı şiirinin
görüşmelerine geçilmiştir. Oturumu bizzat Mustafa Kemal açıp yönetmiştir. Mustafa
Kemal’in açılış konuşmasından sonra kürsüye Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi
TANRIÖVER gelmiş o gür ses ile istiklal Marşı şiirini okumaya başlamıştır.
Şiirin ilk cümlesinde:
“Korkma! Sönmez bu şafaklarda
yüzen al sancak” mısrası ile salonda
büyük bir alkış kopmuştur. Tüm vekiller ayağa kalkmış ve o eşsiz şiiri ayakta
alkışlamışlar ve duygu seli içerisinde dinlemişlerdir. İstiklal Marşı şiirinin
özellikle
Hakkıdır hakka tapan milletimin
istiklal!Doğacaktır sana vaat ettiği günler hakkın.
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Mısraları dakikalarca alkış
almıştır. O gün İstiklal Marşı Şiiri defaten okunmuştur. Büyük önderimiz
Mustafa Kemal’de milli şiirimizi ayakta dinlemiş sürekli şiiri alkışlamıştır.
12 Mart 1921 tarihinde ise İstiklal Marşımızın şiiri oybirliği ile milli
marşımızın şiiri olarak kabul edilmiştir.
B.Bıyıkoğlu: Akif yarışmaya konulan para ödülünü almış mıdır?
O.Çeltikçi: Hayır yarışma parası olan 500 lira Darülmesai isimli
derneğe bağışlanılmıştır. İstiklal Marşı şiiri kabul edildikten sonra ilginç
bir olay yaşanır. Anlatmak isterim müsadenizle. Şiir okunurken Akif çok mahcuptur.
En arka sırada oturmuştur. Oturum kapandıktan sonra sessizce dışarı çıkar. O
esnada Hamdullah Suphi ile karşılaşır. Hamdullah Bey: “Hocam çok güzel yazmışsınız."
der tebrik eder Akif’i. Akif de: “Ben güzel yazdım mı bilmem ama sen gerçekten
güzel okudun." diye mütevazilik içinde bir cevap verir. Evet, hem Akif mükemmel
yazmıştır hem Hamdullah Suphi Tanrıöver o gür sesi ile mükemmel okumuş hem de
dönemin vekilleri ayakta gözyaşı ve alkışlarla dinlemişlerdir. Böyle mükemmel
bir milli marş şiirine sahibiz.
B.Bıyıkoğlu: Hocam son olarak ne söylemek istersiniz?
O.Çeltikçi: Bir defa şunu
altını çizerek belirtmekte fayda var. Milli mücadelemizi bilmeden İstiklal
Marşımızı anlamamız mümkün değil. Yani tarih bilmeli, milli tarihimizle şuurlu
hale gelmeliyiz. Çanakkale Savaşlarında, İstiklal Harbinde sakalı bile
çıkmamış gencecik evlatlarının koşarak üç aylık savaş sanatı eğitiminin
ardından vatanın bağımsızlığı uğruna cepheye gittiklerini, 16-17 yaşlarındaki
gencecik yavruların ölümü göze aldıran vatan sevgilerini, Sakarya Meydan Muharebelerinde
şehit düştükleri için bir yıl mezun veremeyen liseleri iyi anlatmalıyız
çocuklarımıza.
Dr. Orhan Çeltikci:
E-mail: oceltikci@hotmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder