Ata yurtlarından edinilen notları
paylaşmaya devam ederken bir öneriyi yenilemeden geçemeyeceğim: Eski
yurtlarımızı keşfe çıktığınız zaman mutlaka bir bilen ile yol almalısınız.
Yolculuk öncesi önerim ise tarihin derinliklerine kısa bir göz atmanız. Ne nedir? Nerededir? Ne zaman hangi olaylar
yaşanmıştır? Ve elbette hangi Türk hükümranlığı zamanındadır? Ön bilgi olmazsa
olmazlar arasında yer almalıdır. Bir de bu tür gezilere çıkarken bir ekip
halindeyseniz TÜRK’e saygı gösteren kişilerden olması oldukça önemlidir.
Manas Heykeli |
Kırgızistan’ı keşfetmek istiyorsanız
diğer şehirlerine göre ulaşmanın daha kolay olduğu Bişkek ve çevresi ile
başlamanızı tavsiye ederim.
Bişkek, Ruslar döneminde 1878 yılında,
Bolşevik askeri önderleri Mihail Frunze tarafından
kurulmuş bir şehirdir. Hâlâ ayakta bulunan Rus binaları bulunmaktadır. Binalardaki
mimari, tipik Rus özellikleri taşımaktadır. Bunlar estetik yapıdan ziyade
sağlamlığa önem verilmiş yapılar.
Bişkek sokaklarındaki yolların
her iki kıyısında da ağaçlar var ve bu ağaçların hemen dibinde arıklar
bulunuyor. Bişkek sokaklarında
dolaşırken kaldırımları satan otoparkçılar, tabi bunun da mafyacılığını yapan
kimselere rastlamadım. Başkent Bişkek içerisinde büyüklü küçüklü park
alanları ve meydanlar var. Gidenler buraları gezmeyi ihmal etmesinler.
Ala-Too meydanında 24 saat nöbet tutuluyor ve değişik kutlamalara ev sahipliği
yapıyormuş. Çok yüksek bir MANAS Heykeli
de yerleştirilmiş. Bu meydan 50 binden fazla kişiyi alabilirken, önemli
tarihlerde yapılan anma gösterileri bu meydanda gerçekleştiriliyormuş…
Şehir içindeki 20 yeşil park arasında birisi de bizden bir isim
taşıyor. Mustafa Kemal Atatürk Parkı…
Bişkek üniversite şehri de sayılabilir.
Çünkü 18 üniversite, 20 enstitüsü ve 9 akademi faaliyette. Yükseköğrenim
kurumları başkentin merkezi ilçelerinde yer alıyor. Şehirde iki tane de Türk
üniversitesi var. Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi ve Atatürk Ala Too
Üniversitesi…
Bişkek’te son yıllarda Türk
müteahhitlerin yaptığı binalar yükseliyor. Beta Stores ismini taşıyan alış
veriş merkezi ilk süper market. Vefa Alış Veriş Merkezi ise Türkiye’den
gidenlerin en fazla uğradıkları yerlerden birisi.
Ata Beyit Anıt Mezarlığı |
Bişkek’te
gidilmesi gereken en önemli yerlerden birisi de Ata-Beyit: Baba Mezarı’dır.
Şehrin biraz dışında bulunan ve Cengiz Aytmatov’un anıt mezarının da bulunduğu
bu alana yapılan ziyaret, insanı biraz duygulandırıyor.
Ata-Beyit’in
ziyaret edilmesi sırasında eşlik eden ve burası hakkında önemli bilgiler
aktaran Kırgızistan-Manas Üniversitesi Öğretim Üyesi Sayın Cengiz BUYAR Hoca’ya
sonsuz teşekkürlerimi sunarım. Onun verdiği bilgilere
göre:
Stalin Döneminde her ülkede ulusal,
milli değerlerini ön plana çıkarmaya başlayan elit kesim oluşmaya başlıyor. Haliyle
Stalin’de de bu elit kesimler kendi milli devletlerini kuracaklar ve kontrol
edemeyeceğiz endişesi oluşuyor. Süreç Moskova’ya bağlı olmadan işlerken Stalin,
yeni yapılanmanın Sosyalist-Komünist anlayışla bağımsız devletlere doğru
gittiğini görünce hemen kendince tedbir almaya çalışıyor. Ülke genelinde Türk devletlerindeki bu kişileri 3 kişiden oluşan
mahkemelerde yargılamaya başlıyorlar. Tabi bu kişileri önceden KGB tespit
ediyor. Her şeye bu mahkemeler karar veriyor. Milli değerleri ön plana
çıkarmaya çalışan aydınların hepsini bir gecede sorguya çağırttırıyorlar. Topladıkları
bu aydınları Moskova’ya götürüyorlar ve yargıladıktan sonra hepsine idam kararı
veriyorlar. Daha sonra bu aydınları ülkelerine geri götürüyorlar ve
kafalarına kurşun sıkarak idam ediyorlar.
Bişkek’e kamyonlarla getirilen aydınları
eski kerpiç dökülen bir yere (Ata-Beyit anıt mezarlığının yakınında bir yer)
boşaltıyorlar. O dönemde bu insanların nereye gittiği, ne olduğu, nereye
gömüldüğü konusunda kimsenin bilgisi bulunmuyor. Moskova’ya götürülenler
arasında Cengiz Aytmatov’un babası Törekul Aytmatov
da yer alıyor.
Fakat kimsenin görmediği düşünülürken, öldürülen
bu insanların bu yere gömüldüğünü aşağı köyden bir bekçi görüyor ve kimse de
fark etmiyor. Bu kişi o dönem kızını çağırıyor ve ona “ben bu olayı şimdi kimseye anlatamam, sen ortam uygun olduğu zaman
bunu anlat” diyor. 1989 yılında Sovyetler dağılmaya başladığında bu
bekçinin kızı o dönemde Bişkek’te KGB’nin başında bulunan Kırgız olan kişiye
gidiyor ve bu olayı anlatıyor. Kış koşullarının hâkim olduğu o zaman bir şey
yapılamıyor. 1991 yılında kazı yapılarak gömülen cesetler çıkarılıp DNA
testleri yapılıyor. Ata-Beyit ismi verilen bu yere, çıkarılan o cesetler
gömülüyor. Cumhurbaşkanı Atabey tarafından burası anıt mezarlık kompleksi
haline getiriliyor. Ata-Beyit ismini ise Cengiz Aytmatov veriyor. Vefat
ettikten sonra Cengiz Aytmatov’un mezarı da buraya naklediliyor.
Bu anıt mezarlıkta, Kırgızistan’da
gerçekleştirmeye çalışılan ayaklanmalarda öldürülen Kırgız Türklerinin
mezarları da bulunuyor. Bişkek’e yolu düşenlerin görmeleri gereken yerlerden
biri olarak altını çizmek istiyorum.
Bişkek Merkez Camii |
Bişkek şehri içerisinde ve çevresinde,
ibadetlerini yapmak isteyen Müslümanlar için bol miktarda mescit ve cami
bulunuyor. Bu sevindirici durum Komünist sistem sona erdikten sonra gerçekleşiyor.
Avrupa ülkelerine gidildiğinde, mutlaka tarihi kliseler ne durumda, nasıl
ibadet yapılıyor diye ziyaret ediliyor. Bişkek’te de Merkezde büyük bir cami
var. Komünist sistemin baskısı nedeniyle
tarihi çok eski bir cami olmasa da vakit namazlarında dolup taşan bir cami.
Kırgız kardeşlerimizin bizden farkı olmadığını görebileceğimiz yerlerden birisi
de camiler.
Bişkek içerisinde hediyelik eşya almak
isterseniz de Oş pazarına uğramalısınız. Değişik Kırgızistan hatıralarından
alabilirsiniz. Kalitesine göre güzel hediyeler var, öneririm.
BALASAGUN’DA
MÜSLÜMANLIĞA ATILAN İLK ADIMLAR
Bişkek turu tamamlandıktan sonra,
yönümüzü, tarih kitaplarında okuduğumuz, hatta o dönemlerde gözünüzün önünde
canlandırma fırsatı bile bulamadığımız Balasagun’a çevirebilirsiniz. Yeni bir
gün yeni bir başlangıç diyerek çıkılan yol boyunca, ovalar içerisinde
ilerlerken, toprağında çalışan köylüleri görüyorsunuz. Türk atlıları savaş
hazırlıklarını, avlarını bu topraklar üzerinde gerçekleştirmiş olmalılar! Balasagun’a doğru hızla yol alırken ve
atları da görmüşken doludizgin atlarını mahmuzlayan askerlerin gözünüzde
canlanmaması mümkün değil.
Burana |
Nihayet Balasagun’a ulaştığınızda önünde
küçük bir derecik bulunan bir köprünün yanı başına geliyorsunuz. Beklediğiniz
ihtişamlı bir eski kent kalıntısı yerine sadece “Burana” adı verilen bir kule
ile karşılaşıyorsunuz. Bir de “Balballar”… Yani mezar taşları ile… Ancak
kesinlikle görülmeli, tarihin bir dönemine hükmeden Türkler’in yurdunu
görmelisiniz.
Balbal-Mezar Taşı |
Tarih
notlarına göre Balasagun Türk tarihinin unutulmaz başkentlerinden biridir. İpek
Yolu üzerinde bulunmuş ve tarihin en etkili ve önemli başkentleri arasında yer
alır. Hangi Türk Devletinin başkenti sualini duyar gibiyim. İlk Türk-İslam
Devleti olan Karahanlılar…
Tarihçiler derki Türklerin İpek Yolu’nun
tek sahibi olduğu dönemde, 9. Yüzyılda kurulan Karahanlılar’ın başkenti olan
Balasagun’un, kuruluşundan yıkılışına kadar ilginç bir tarihi vardır. Aslında
bu tarihi geçmişe, o dönem itibariyle çok da uzağa götürmeden göz atmak
gerekiyor. Şöyleki:
Karahanlılar’ın ataları Karluklar’dır. Varlıklarını
766-1255 yılları arasında sürdürmüşlerdir. İslamiyet’in Batı Türkistan’a
gelmesini engelleyen Türkişleri Balasagun’da Karluklar yenmişlerdir. 751
yılında yapılan meşhur Talas Savaşı’na kadar burada Karluk Hanlığını kurmuşlardır.
Yağma, Çiğil, Toxsi Türklerinden sonra Karahanlı Devleti kurulmuştur. KARAHANLILAR, İSLAMİYETİ KABUL EDEN İLK
TÜRK DEVLETİ OLMA ÖZELLİĞİNİ GÖSTERİR.
Divan-ı
Lugat-it Türk’de Karluk halkı için göçebe Türklerden bir bölük adıdır.
Oğuzlardan ayrıdırlar, fakat Oğuzlar gibi Türkmenlerdir deniliyor.
İlerleyen zamanlarda da Balasagun Çin’den gelen Kara Hıtayların başkenti
olmuştur. Moğol istilasının olduğu 1215 yılında da ele geçirilmiştir. Moğollar’ın
Gobalılık, Güzelkent adını verdikleri Balasagun, İpekyolu güzergâhı değişince
iyice küçülerek 17.yy da terk edilmiştir.
Balasagun'un Eski Hali |
Arkeologlara göre aslında Balasagun
resimde görüldüğü gibi bir kervansaray şeklinde imiş. Ancak bu bölgedeki
yapılaşma yığma kerpiçten yapıldığından, Antik kentler yığın halinde yıkılmış
vaziyettedir. Balasagun’da geriye kalan en sağlam yapı Burana adı verilen
kuledir. Burana ismi Arapça’dan minare isminden gelir. Bu kule, bu bölgeden
geçenler için bir işaret olmuş. Balasagun’a doğru, doğru yolda gidildiğine
işaret imiş. Orijinal yüksekliği 40 m kadar, ancak meydana gelen bir depremden
sonra üst kısmı yıkılmış, geriye 25 m kadar bir kısım kalmış. Hem minare hem de
gözetleme kulesi olarak kullanılmış.
O
dönemler canlandırmaya çalışılsa İlk Türk Müslümanların yaşamını merak etmez
misiniz?
Burana’nın hemen yakınında ise Karahanlıların
mezarlarını gösteren Balballar, mezar taşları bulunuyor. Bu bölge bilim ve
sanatın gelişmesinde oldukça önemli rol oynamış. Örneğin, Karluk Türkleri İslam Medeniyetine Çinlilerden aldıkları kâğıt üretimi,
ahşap, matbaa ve pusulayı tanıtmışlar. O
dönemki Araplar bunları Türklerden öğrenmişler. Başka bir ifadeyle de batı uygarlığına nakli Karluklar sayesinde olmuş.
Devlet ve ordu geleneğini yine ilk
düzenleyenlerden olmuşlar. Osmanlıdaki Timar sistemini ilk uygulayanlar
Karahanlılar. Aş evleri, hastaneleri ilk yapanlar olurken, Arapça ve Farsça’nın
etkisinden uzak bir kültür iklimi geliştirmeyi başarmışlar.
Tarihi kaynaklardan yararlanılınca
görülecek ki Türkçe’nin ilk resmi dil olarak kullanımı Balasagun’da olmuş ve
Uygur
alfabesini kabul etmişler. Bu coğrafyada Kutadgu
Bilig (Mutluluk veren bilgi)’in yazarı Yusuf Has Hacip, Kaşgarlı Mahmut gibi
çok değerli araştırmacı ve düşünürler yetişmiş.
Balasagun’un tarih açısından önemine
tarihçi olmadığım için daha da fazla girmenin manası bulunmuyor. Ancak
Balasagun günümüzde açık hava müzesi durumundadır.
Gönül
diyor ki resimde görüldüğü şekilde eski Balasagun tarihi dokuya göre restore
edilse, toprak altında kalanlar gün yüzüne çıkarılsa. İslamiyet’i Türklerle
buluşturan bu açık hava müzesi daha intizamlı olsa. Küçük, dar ve güvensiz bir
müze görünümündeki küçük kulübe daha büyük ve daha zengin hale getirilse.
Balasagun'dan Çıkarılmış Türklere Ait Kalıntılar |
Küçük müzede sergilenen o dönem
kullanılan askerlerin zırhları, bıçakları, ok uçları, değişik savaş
malzemeleri, topraktan altından çıkarılan tarihin o dönemine ışık tutan diğer
kalıntıların Antik dönem Roma kalıntılarından farksız. Ya da diğer tarihi
kalıntılara verilen önem Türklere ait olanlarına da verilmelidir.
Biliyoruz
ki TİKA Türklerin geçtikleri yerlerdeki bazı hatıraları canlandırmaya
çalışıyorlar. Bu ilginin artarak belli plan dâhilinde devam etmesi gerekiyor.
Balasagun’daki bu müze ve toprak altındaki kalıntı bunlardan sadece birisidir.
Not:
Ahmet Yeşiltepe’nin Zaman Yolcusu Türklerin İzinde Programı’nın Balasagun
kısmından yararlanılmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder